7.BÖLÜM "KANLI AŞIK"

90 4 0
                                    

7.BÖLÜM "KANLI AŞIK"

   Etrafta insan sesi de yoktu, insan da yoktu. Sadece ama sadece, serinletici rüzgarın yerinden oynattığı ağaçlardaki yaprakların sesi vardı. Bu esen rüzgar ona huzur verirken, gözlerinin gördüğü manzara ikiye bölünmüş halde ona yansıtılıyor ve kendini çok halsiz hissediyordu. Burnuna dolan papatya kokularıyla mayışırken birden bire dizlerinin bağı çözüldü dizlerinin üzerine çöktü kız. Büyük ağaç dalının üzerine konan kuşun sesini duyar duymaz o yöne çevirdi bakışlarını ve acı çeken bir gülümsemeyle kuşu selamladı. Kuşun konduğu dalda sürüne sürüne yol alan tırtıl birden bire sarı ve kırmızı renklerinde kocaman kanatları olan bir kelebeğe dönüştü. Kelebek kanatlarını açıp kısa süre kuşun üzerinde uçtuktan sonra tekrar dala kondu ve kuşun daldan havalanışını, özgür bir şekilde kanat çırpışını seyretti. Bir tüfeğin patlama sesi büyük ve sessiz ortamda yankılanırken kuş kanlar içinde yere yığıldı. Kız, silah sesiyle tuttuğu hıçkırıklarını dudaklarının arasından serbest bırakırken kadrajına bir çift erkek ayakkabısı girdi. Yavaş yavaş yaklaşan ayakkabıların sahibini merak etmediği için kafasını yukarı kaldırmamıştı. Ayakkabıların adımları kızın tam önünde durduğunda, kız kulaklarına dolan sesle büyük bir şaşkınlık yaşadı.

  "Beren?"

  Beren yavaş hareketlerle dizlerinin üzerinden kalktı ve kafası eğik bir şekilde kendisine çeki düzen verdikten sonra, yavaşça kafasını kaldırıp baktı ayakkabıların ve sesin sahibine. Emir, elinde bir tüfekle üzerinde bir çift takım elbiseyle aşık olduğu kıza bakıyordu. Uzun saçları yine siyah bir lastikle bağlamış ona gülerek bakıyordu. "Canım sevgilim." diye fısıldayıp kızın yanağını narin bir şekilde tuttu. Beyaz gömleğine öldürdüğün kuşun kanı sıçramıştı.

  "Sen mi geldin, yine. Allah'ın belası!" diye bağırdığında boş alanda yankı yapmıştı sesi. Oğlan onu susturmaya çalıştı. Başarılı olamadığını anladığında ise kızın dudaklarını kendi dudaklarıyla kapattı. Kız o kadar yorgundu ki Emir'e direnecek, onu ittirecek gücü kalmamıştı. Gözleri kapanıp bedeni yorgunluktan kendisini soğuk zemine bırakacaktı ki, oğlan belinden tuttu kızı. Kızın gözleri gölgenin aydınlattığı güneşe dayanamayıp açıldığında oğlan fısıldadı Beren'in kulağına. "Kanlı Aşığın geldi güzelim. Ben artık buradayım." der demez kızın gözleri kapandı ve beyaz flaşlar eşliğinde ağaç dalına konan kuşu, kuşun yanına kelen tırtılın kelebeğe dönüşümü, kuşun kanlar içinde yere düşüşü, oğlanın onun yanına gelişi, bütün sahneler özet halinde, ışık hızında kızın gözlerinin önünden geçerken alev aldığını hissetti. Her yeri, bütün organları... İliklerine kadar yanıyordu.

  Birden bire yattığı yataktan sıçrayan Beren ne olduğunu şaşırmıştı. Sakin ve sessiz başlayan bir rüya, kanlı, gürültülü ve bol ışıklı, alevli bir kabusa nasıl dönüşebilmişti. Günlerdir doğru düzgün uyuyamadığı uykuyu annesinin zoruyla almaya çalışırken birde kabus görmüştü, tam olmuştu. Peki rüyanın anlamı neydi? Emir, tıpkı Kaan'ın Beren'e onu öyle çağırmasını söylediği lakaba benzer bir şey fısıldamıştı kızın kulağına. Hastalıklı Aşık... Ama bu ismin o isminden farklı birçok yanı vardı. Bir katili çağrıştırıyordu bir kere, bir tür vampir lakabına benziyordu. Kanlı Aşık... Beren'in, aşığı bir Kanlı Aşık... Çok geçmeden odasının kapısı açıldığında telaşlı sesler çıkartarak annesi gelmişti yanına. "Kızım, iyi misin? Çığlık attığını duydum." dedi annesi kızının yüzünü okşarken. "İyiyim anne, bir şeyim yok. Sen merak etme." Annesi ısrar edip bir şey varsa ona anlatabileceğini, bütün dertlerini onunla paylaşması gerektiğini söyledi. Ama kız tekrar iyi olduğunu ve bir şeyin olmadığını, annesinin aşağıya inip yemeği hazırlaması gerektiğini, aç olduğunu söyledi. Elçin odadan çıktıktan sonra kız, odasının banyosuna girip lavaboda yüzüne su çarptı ve havluyla yüzünü kuruladıktan sonra yatağa oturdu. Kaan'ın cenazesi, Emir'in deli raporu almasının üstünden tam bir hafta geçmişti. Ama Emir'in deli raporu alığını ve hapse girmeyeceğini bilen polisler buna rağmen sorgulara devam ediyorlardı. Çünkü tüm kanıtlar Aylin'i Emir'in öldürdüğünü gösterse dahi polisler araştırmayı bırakmıyorlardı. Belki Emir o olaya şahit olduktan sonra kafayı sıyırmış olabilir ve bıçağı eline refleks olarak almış olabilirdi. Emir, hastaneden taburcu edildikten sonra, eve getirilmiş ve oradan düzenli bir şekilde ilaçlarını kullanıyordu. Öte yandan babası eve tamamen yerleşmiş, Berenle iyi geçinmeye ve kendini sevdirmeye çalışıyordu. Ama şu an evde değildi. O uyumak için yatak odasına giderken babası evden çıkmıştı. Odasından çıkıp merdivenlerden inerken annesinin evin girişinde bulunan boy aynasında kendisine çeki düzen verdiğini gördü. "Bir yere mi gidiyorsun?" dedi mırıldanarak. Çok sessiz bir şekilde mırıldanarak sormasına rağmen Elçin, Beren'in sorduğu soruyu duymuştu. Cevap verdi. "Evet, şirkete ortaklar gelmiş çat kapı... Onlarla yeni bina çizimleri hakkında konuşmam gerekiyor. Ama sen merak etme çok geç kalmam. Mutfağa da atıştırmalık bir şeyler bıraktım. Yersin." dedi ve avcunun içini öpüp kıza doğru üfledi ardından çıkıp gitti.

  Kız paytak adımlarla mutfağa gitti ve tezgahın üzerinde onun için hazırlanan kepek ekmediğinin içine konulan salatalık ve domates parçalarının konulduğu küçük sandviçi gördü. Hiç istemese de, yanında zoraki bir şekilde limonata içerek bitirdi sandviçi. Ardından boş tabağı lavabonun içine koyduktan sonra mutfaktan çıkıp sevgilisinin ölmeden önce, onun için yazdığı mektupları okumak maktasıyla yukarı çıkacaktı ki, kapı zilinin sesi evde yankılandı. Beren birkaç basamak çıktığı merdivenleri inip kapıya doğru yürüdü ve parmaklarıyla kapının kulpunu kavrayıp aşağıya doğru itti. Karşısında gördü kişi ise yorgun ve mutsuz ifadesi biraz korku dolu biraz da şaşkın bir hale dönüşmesine sebep oldu.

  "Emir?"

***

  Azra, açık bıraktığı uzun kızıl saçlarını sıkıntıyla geriye doğru attı. Adamdan sıkıldığını belli eden bir iç geçirdi. "Öyle işte. Bu Elçin bana bu kadar çektirdi yani Azra..." kadın ters bir ifadeyle baktı Tekin'e. Ama Azra'nın ters bakışını görmemiş veya takmamış olmalı ki, "Azra diyebilir miyim acaba? Hatta sen de bana Tekin'de." dedi patavatsız bir ifadeyle. Azra'da mecburen, "Tabi, tabi." dedi. Azra yardımcısı Berna'ya da izin verip yolladıktan sonra evde yalnız kalmıştı ve yalnız olmaktan mutluydu. Yalnız kaldığında, Afra'nın o meşhur partide büyük sırrı açıklamasıyla ona değişik bir açıdan bakan cemiyetten, onların dedikodularından uzakta mutluydu. Ta ki, Tekin gelene kadar... Azra, Tekin'le ilk defa hastanedeyken tanışmıştı ve bakışlarından da, huyundan da hiç hoşlanmamıştı. Kadın, adamın eski karısının arkasından ortaya attığı yalan sözleri doğruymuş gibi ilgiyle dinlemeye çalışırken, ne yapacağını şaşırmıştı. Konuşamıyordu ki bir türlü adamın sözünü kezsin. Adam durmadan konuşuyordu.

"Eee sen nasılın Azra? Eşinle aranız nasıl, sahi o nerede? En son polis merkezinde görmüştüm. Orada da biraz durgun gibiydi." dedi adam yanında oturan kadına vücudunu tamamen dönerken. Azra yapmacık bir gülümseme yolladı adama ve kibar bir şekilde konuştu. "Biz Metin'le yakın zamanda boşanacağız Tekin." adamın isminin üzerine bastırarak söylemişti cümlesini. Adam, çok üzülmüş bir yüz ifadesiyle kadına baktı. Aslında Azra'ya farklı bir gözle bakıyordu ama şimdilik bunu yapmak zorundaydı. "Aaa gerçekte mi? Çok üzüldüm inan bana." derken hayal kırıklığına uğramış bir adamı taklit ediyordu Tekin. "Evet gerçekten." dedikten sonra oturduğu koltuktan kalktı ve konuşmaya başladı. "Tekin, sohbetin çok güzel ama benim şimdi gitmem lazım, bir dahaki sefere yine yapalım olur mu?" dedi kadın adama onun hakkındaki gerçek düşünceleri haykırmamak için kendini zor tutarken. "Ama ne güzel sohbet ediyorduk." dedi adam üzgün bir ifadeyle. "Dedim ya, işlerim var. Hem, sende eve gidip Berenle ilgilen istersen. Kız kaç gündür evden çıkmıyor, onu biraz mutlu et." arkası dönük yürürken söylemişti tüm bunları. Tam salondan çıkıyordu ki adam onu kollarından yakaladı ve kendisine çekti. "Bırak sen şimdi Beren'i filan! Sen hala anlamadın mı benim senden hoşlandığımı? Sana olan hareketlerim, bakışlarım... Görmemezlikten mi geldin yoksa Azra?" dedikten sonra salonun tam ortasında bulunan oturma grubunun koltuklarından birine fırlattı kadını. "Seninle olmak, senin olmak istiyorum hala anlamadın mı?"

  Geçmiş, kadını farklı zamanlarda, farklı mekanda, farklı biçimde ziyaret ederken o günleri hatırlamamak elde değildi Azra için. Adamın yüzü, üvey babasının yüzüne dönüştü, o zamanki gibi tiksintiyle acıyla baktı üstüne doğru gelen adama. Ama biliyordu ki, adam susması için eliyle kapattığı ağzından çıkan çığlık son feryat, verdiği nefes, son nefesi olmayacaktı.

###

BÖLÜM SONU...

***

HERKESE MERHABA! OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEZSENİZ BENİ ÇOK MUTLU EDERSİZİNİZ. YENİ BÖLÜM, EN YAKIN ZAMANDA. SEVGİLER...

 

KANLI AŞIK (SON KİTAP/ +18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin