10.BÖLÜM "MEKTUP"

33 2 0
                                    

              10.BÖLÜM "MEKTUP"

   Bedenindeki titreme hissi kızın her şeyin böyle daha güzel olacağını düşünmesinin ardından uyuşturucuyu bırakmasından beri sürüyordu. Her saat başı düzenli bir şekilde kusuyordu ve akşam saatlerinde tekrar kusma saati geldiğinde klozetin içine doğru öğürmekle meşguldü. Emir, her şeyden habersiz bir şekilde odasında dinlenirken kız bu akşam onunla görüşecek ve uyuşturucuyu bıraktığını söyleyecekti. İşi bittiğinde klozetin başından kalktı ve odasına gitti. Kendisini hiç iyi hissetmiyordu. Odasının açık camından içeri sıçrayan sağanak yaz yağmuru üşümesine ama yeni yeni bıraktığı uyuşturucuda boncuk boncuk terler dökmesine neden oldu. Başını dönüyordu. Kendini zorlayarak cama doğru yürüdü ve camı kapattı ve çalışma masasının arkasındaki sandalyeye attı kendisini. Gözleri gördüğü tüm görüntüleri ikiye ayırmış bir şekilde sunuyordu ona başı döndüğünden. Gözlerini kapattı ve masadan destek almak için kenarlarına tutundu. Başını masaya doğru eğdiğinde gözlerini zorla açtı ve baş dönmesinin biraz da olsa geçtiğini hissederken, kapağı açık defteri ve yanında duran tükenmez kalemi gördü. Defterden bir yaprak kağıt koparttı, defteri kapatıp kenara koydu ve tükenmez kalemi eline aldı. Ona, kardeşine bir mektup yazacaktı çünkü her şeyin kötü bir hal alacağını, birazdan kendi ayaklarıyla ölüme gideceğini hissediyordu. Madde kullanımını bırakmıştı ve o bunu hoş karşılamayacaktı. Kalem tuttuğu kolunu masaya yaslarken cama doğru çevirdi kafasını ve sağanak yağmura, gökyüzündeki kanlı dolunaya baktı.

Tarık, önündeki kağıt parçasına bakarken hissettiği heyecanı bastırmaya çalışıyordu, çünkü bu mektup olayların sonucunu gösterecek bir mektup olabilirdi. Cerense, katil Emir değilde başka biriyse niye olanlara sessiz kaldığını merak ediyordu oğlanın. "Korktum, çok korktum tamam mı? Yüzünü bile göremediğim birinin bana neler yapabileceğini düşündüm. Ama o Aylin'i bıçaklayıp arkasına bile bakmadan giderken peşinden koştum, yakalayamadım. Biliyorum ben tam bir korkağım ama yapadım! Tamam mı yapadım!" Tarık sesini oldukça yükselten Emir'e, "Emir, istersen ses seviyeni biraz düşür he? Çünkü biliyorsun burası bir polis merkezi." dedi tüm ciddiyetiyle. Ardından, ekledi Ceren'e bakarak. "Ceren sende istersen soru sormayı bırak he? Çünkü, birazdan her şey ortaya çıkacak zaten." Mektubu eline aldı ve büyük bir heyecanla içinden okumaya başladı.

Emir, canım kardeşim,

Kendimi o kadar kötü ve acınası bir durumda gibi hissediyorum ki... Sürekli kusuyorum, terler döküyorum... Bunların hepsi uyuşturucuyu bıraktığımdan beri oluyor ve ben kendimi kontrol etmeye çalıştıkça daha dibe batıyorum. Bu akşam, yani birazdan onunla görüşmeye gideceğim ve uyuşturucuyu bıraktığımı, bir daha kullanmayacağı, tedavi olacağımı söyleyeceğim. Ama İnan bana bu kadar kolay kurtulacağım bir şey olmayacak. Ben tedavi olsam bile, onlar, o pislikler benim peşimi bırakmayacak. Bu mektubu asıl yazma anacıma gelirsem... Emir, baban çok tehlikeli işlerle uğraşıyor kardeşim. Uyuşturucu satıcılığı, silah kaçakçılığı. Onun adına küçük çaplı bir bölümde çalışıyorum. Okuldaki arkadaşlarımı kandırıp onlara malları kakalamaya çalışıyorum. Başarılı oluyorumda. Kardeşim benim. Kendine çok dikkat et ve babanın çok tehlikeli bir adam olduğunu bil. Sakın, benim gibi salaklık edip Murat amcanın işlerini bulaşma. Birazdan görüşmeye gideceğim kişi Murat amcanın çok yakınlarından biri, babanla birlikte çalışıyor ve en az baban kadar tehlikeli... Bir daha görüşemezsek eğer bilki onun ve babanın yüzünden...

Seni çok seviyorum. Aylin.

Tarık okudukları karşısında ne diyeceğini bilemezken Emir'e baktı. Gözleri sanki yuvalarından çıkacaktı. "Senin baban uyuşturucu ve silah kaçakçılığımı yapıyor?" Ceren amirinin sorusuyla dalgan etrafa dalgın bakışlar yollamayı kesip, "Ne!" diye bağırdı. "Amirim siz ne diyorsunuz?" derken durumun gerginliğinden etkilenen Emir'in bakışlarını süzüyordu. Tarık, sinirle ayağa fırladı ve, "Maktul, babası için çalışıyormuş. Okuldaki arkadaşlarını falan uyuşturucuya yönlendiriyormuş! Kahretsin!" Ceren amirinin anlattıklarını ağzı açık bir şekilde dinlerken Emir araya girdi. "Ben zaten aylar öncesinde elimde delillerle sise yani polise şikayette bulunmuştum fakat, babam birkaç saat içeri girdikten sonra babaannem meslektaşlarınıza belirli bir para karşılığında babamın suçunun üstünü kapatmıştı. İnanın bana, birkaç ay öncesine kadar ben de hiçbir şey bilmiyordum. Benim hayatım yalanlar üzerine kurulu ya! Yaşayan, babaannemin zoruyla kendine başka bir hayat kurmak zorunda olan annemi ben ölmüş biliyordum siz ne diyorsun? Annemin Doğum günü diye başka bir kadının Doğum gününü biliyordum ben! Öldürülmüş, kundaktayken hayatına son verilmiş, yaşasaydı benim ağabeyim olacak çocuktan benim haberim yoktu!" derken titriyordu tüm beni, tüm uzakları titriyordu. Ceren ve Tarık çocuğun hayat hikayesinin ne kadarsa karışık olduğundan yakınırken, Emir kaç haftadır annesini görmediğini ve onunla görüşmek istediğini söylüyordu. Sürekli tekrarlıyordu aynı cümleyi. "Annemle görüşmek istiyorum... Annemle görüşmek istiyorum..." Sinirli bir şekilde yerinden kalkmış Tarık tekrar Emir'in karşısına oturdu ve Ceren'e bakarak, "Emir'in annesini kim tanıyorsa o kişiye söyle kadına ulaşmaya çalışsın, buraya gelsin kadın. Bir de şu Murat Sarsarcıoğlu'nu çağır bakalım, işin aslı neymiş öğrenelim, çocuğu ben sakinleştiririm sen merak etme." dedikten saniyeler sonra Ceren odadan çıkmıştı ve karakolun bahçesinden sigarısını içen Murat'a doğru gidiyordu.

***

  Sigarısından aldığı nefesi duman olarak havaya üflersen birkaç gün önce hapse giren ardından da hiç suç işlememiş gibi ellerini kollarını sallaya sallaya dışarı çıkan, Afra'ya arabayla çarpan adamları dövdüğü, onları ölmek için yalvardıkları kıvama getirdiği anları düşünüyordu. Tamam... Resmi olarak cezalarını çekmemiş olabilirler ama, bu manevi ve ruhsal olarak ceza almayacakları anlamına gelmezdi. Cinayet vakasının sorgularının gerçekleştiği polis merkezindeki nezarethanede tutuluyorlardı zaten. Oğlunun sorgusunu beklerken polisler tarafından serbest bırakıldıklarını görmüş ve onları evlerine kadar takip etmiş, ardından dışarı çıkmaları bir vakit yanında çalışanlarıyla birlikte adamların ikisinide ölmek için yalvarana kadar dövmüştü. Fakat bu çalışanları ithalat ve ihracat işi yaptığı çalışlarından değil, Murat'ın karanlık tarafının adamlarıydı. Karanlık taraftaki çalışanları aklına gelince hemen aklına cinayete kurban giden ve şu an içerde sorgusunun yapıldığı kız geldi aklına. Aylin. Huri Nene, Emir'e sütannelik yapmaya başladığımdan beri tanıyordu kızı ve onu kendi kızı gibi seviyordu. Ama onun pis işlere bulaşmasına engel olamamıştı. Murat, kızı gibi sevdiği Ayşin'i görme maksatlı tek başına Huri Nene'nin evine gittiğinde bir gece evin arka tarafındaki ormanlık alanda uyuşturucu çekmişti ciğerlerine ve kızda Murat'ı kullanırken görmüş, sonrasında Murat'ın dolabından birkaç tane hap halini almıştı ona sormadan. Bu sırrı daha fazla içinde tutamayan Aylin uyuşturucu kullanmaya başladığını onun dolabından hap aldığını itiraf etmiş, Murat'ta bu duruma çok kızmıştı. Ama zaten Murat'ın kalmak için eve geldiğin haftanın ertesi kız 18 yaşına basmış ve artık kendi kararlarını kendi veren bir birey olduğundan Murat'ın daha fazla ona öğüt vermemesi gerektiği bir anlaşma yapabileceklerini söylemişti. Murat, pişkin bir şekilde kabul etmişti bu şartı. Anlaşma; Murat'ın Ayşin'e belli bir miktar mal vermesi ve arkadaşlarına satacağı maddelerin sonucunda aldığı parayı ikiye bölüşmeleri üzerineydi. Murat o zamanlar nasıl bir aklı sahipse kabul etmişti kızın fikrini!

  Tamamiyle aptallıktı! Büyük aptallık! Kızın hayatının altüst olmasına yol açan bir aptallık. Murat bunları düşündükçe kendine çok kızdı. Bir kızın, gencecik bir kızın hayatıyla nasıl oynadığını kendisine içinden söyleyip, vurmak istedi. Ama kendisine vurmasına engel olan şey hem etraftaki insanların onu deli zannetmelerinin çekingenliği, hem de karşısına dikilmiş ona sinir sinir bakan Ceren'in iticiliğiydi. Ceren gayet sakin bir şekilde, "Murat bey, bizimle sorgu odasına kadar gelebilir misiniz? Sizinle bir şey konuşmamız gerekiyor." Murat bir şey anlamamıştı ama, "Tabii..." dedi ve elindeki bitmemiş sigarasını yanındaki çöp kutusuna atıp Ceren'le birlikte polis merkezi binasına oradanda sorgu odasına giriş yaptı. Sorgu odasının karşısındaki sandalyelerde oturan oğlunun tedirgin bakışlarını görünce korkmaya başladı. Ama ne için korktuğunu da bilmiyordu.

Murat sorgu odasının içinde bulunan masanın arkasındaki sandalyelerden birine yerleştiği az sonra öğreneceği ve kendi kötü lehine olacak bilgiyi öğrenmeden önce. Tarık hiç beklemeden açık bir şekilde, "Maktul Aylin Oyluk, sizin yüzünüzden mi öldü Murat bey? Ayşin'in katili oğlunuz Emir değilde sizin uyuşturucu ticareti yaptığınız adamlardan biri miydi?" Murat'ın dili bu sorulardan sonra lal olmuştu adeta. Hiçbir şey diyemiyordu. Aynı zamanda ne tepki vereceğinide bilemiyordu. Yıllardır sakladı büyük sırlardan bir tanesi daha ortaya çıkmıştı. O bir uyuşturu taciriydi! Ve, polisler onu bu sefer kolay kolay dışarıya salmayacaklardı.

Sırlar, küçük çaplı ve büyük çaplı sırlar olarak ikiye ayrılırlardı. Küçük sırlar arkadaşlar ve yakınlar arasında saklanılabilir sırlarken, büyük sırlar bir kişinin dahi hayatını değiştirebilir nitelik taşıdığı için ve tehlikeli bir şey olduğu için saklanması o kadar zordur. Ortaya çıkması yıllar yılı alsa bile elbet bir gün ortaya çıkar ve bir kişinin dahi olsa hayatı değişir.

###

BÖLÜM SONU...

***

OY VEREREK VE YORUM YAPARAK BANA DESTEK OLURSANIZ BENİ ÇOK MUTLU EDERSİNİZ. YENİ BÖLÜM EN YAKIN ZAMANDA. SEVGİLER...

EMİRHAN ÜNLÜ...

KANLI AŞIK (SON KİTAP/ +18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin