Nefes alışverişlerini hissediyorum . Ama hayır ...
—- Şimdiden olacaklar için özür dilerim , Jonghyun.
Şimdi gerçekten de fazlasıyla hızlı olmam lazımdı . Beni tutan ellerinden kurtulup , arkamı dönüyorum. Ne kadar hızlı koşabilirim ?
Kapı sanki ben koştukça benden uzaklaşıyormuş gibiydi . Arkamdansa hiçbir tepki ya da ses yokmuş gibiydi ...
Evet , sonunda kapının koluna uzanıyorum ve ...
—Winter ?
Bugün ben laboratuvara geç geldiğim için kapıyı Jonghyun açmıştı ve anahtarı kapının üzerine bırakmıştı .
Jonghyun kapıya doğru artık yaklaşma kararı aldığında aceleyle kapıdan çıkıyorum . Ardından da üstünde bırakılmış olan anahtarla kapıyı kilitliyorum .
—- Ben şimdi ne yaptım ?
Vicdanımın sesini bastırmak için korkmuştum o yüzden böyle oldu ...
Ama bunun cezası böyle mi kesilmeliydi ?
Kapıya vurduğunu ve adımı söylediğini duyabiliyordum . Benimse şu an yaptığım şey kapının yanına düz çöküp elimdeki anahtara bakmak . Böyle bir şeyi nasıl denediğine inanamıyorum, nasıl bir hastane de elektriklerin gitmesine bir doktor sebeb olabilir?
Bugün hastanede daha fazla zaman geçirmeyi istemiyorum. Ve sanırım jeneratör birkaç dakika sonra çalışmaya başlardı .
———————————————————————————————
—-Brandon , arabamı aldığına (!) göre beni hastaneden de büyük bir mutlulukla alırsın sanırım .
—- Hey , Kanada 'dan buraya gelirken arabamla mı gelseydim ? Gerçekten ihtiyacım olmasa almazdım o güzel (!) arabanı . Bir saate kadar gelirim seni almaya .Başka bir cevap vermeden telefonu yüzüne kapatıyorum .
———————————————————————————————
Kapıyı hala açmamıştım ve jeneratör çalışmaya başlıyalı beş dakika olmuştu . Ama elektrikleri böyle kesebiliyorsa geri de
eski haline getirebilmeliydi ...
Ayrıca kapıyı açıp yüzüne bakıp konuşmaya öyle çok utanıyordum ki ...
Artık kapıya vurmayı yada seslenmeyi de kesmişti. Keşke kapıyı açmakta kilitlemek kadar kolay olsaydı ...
Ayrıca hastanede elektriklerin kesilmesinden doğan telaş havası etkisini hala yitirmemişti. Herkes — özellikle de hemşireler—- elektriğin neden gittiğini tartışıyorlardı . Oldukça yaratıcı fikirlerinin hiçbirisinde elbetteki Jonghyun yoktu . Hastalar üzerindeki etkisini bir kenara bırakırsak Jonghyun 'nun kendisini ne kadar geliştirdiğini görüyordum . Bir ay öncesinde burada çalışacak kadar iyi olmadığını düşünüyordum . Şimdiyse en az benim kadar iyi ve yetenekliydi.
Ardından derin bir nefes alıp —sanki içimdeki korkuyu biraz daha azaltması gerekirken daha çok gerilmemi sağlayan bir nefes—- kapının önüne geliyorum . Kapının kolunu tutup kilidi açarken , fazla düşünme fazla düşünme diye içimden defalarca kez tekrarlıyorum . Laboratuvar hala biraz loştu çünkü elektrikler gittiğinde birkaç ampul patlamıştı . Kapıyı açtığım anda karşıma dikilen gözler ...
—- Sandığın gibi değildi , ama yinede böyle sonuçlanacağını bilmiyordum . ( gözlerini patlayan ampüllere çeviriyordu , pişmanlığı gözlerinden damla damla akıyordu , bembeyazdı )
—- En çok korktuğum şeyleri yaptın . ( bembeyaz olan o damlalar artık saydamlaşmaya başlamışlardı )Daha sonra laboratuvara girip bilgisayar masasının başına oturuyorum .
—- Bugünkü raporu yazmaya başlasak iyi olur . ( saat 2:45 'di )
Birden yüzünü dönüp , dalgın dalgın baktıktan sonra ;
—- Ben birazını yazmıştım .Bilgisayarın şifreli "Raporlar" adındaki dosyasına girdiğimde raporun neredeyse tamamlanmış olduğunu görüyorum .
—- Hızlı yazmışsın . Şu biyoelektrik olayını sevdim .Jonghyun tam bir şeyler söylemek üzereyken laboratuvarın kapısı aralanıyor.
—- Naber Winter ?
—- Brandon , sen ?
Odaya bir anda Brandon dalmıştı . Jonghyun sadece şaşırmış bir yüz ifadesiyle Brandon'a bakıyordu . Hızlı adımlarla odaya girip yanıma geliyor . Kulağıma doğru eğilip ama hiçte fısıltı sayılamayacak bir sesle ;
—- Bu herif de kim ?
—— Adam akıllı konuşmayı daha öğrenemedin mi sen ?
Bütün sinirimi Brandon 'dan çıkarmaya hazırlanırken ;
—- Sevgilin olduğunu neden söylemedin bana ?Brandon gülerek— hatta kahkaha atarak - Jonghyun 'a baktı ;
— Benim kim olduğumu biliyor musun sen ?
—- Jonghyun, Brandon benim ikiz kardeşim .Brandon yine o bütün ukala tavrını göstermişti . Jonghyun 'sa epey şaşırmış bir şekilde Brandon 'la ikimizin yüzlerine bakıyordu .
—- Çerçevede ikinizin fotoğrafı vardı sanki .
—- Çerçevedeki fotoğraf mı ?
—- Şey , benim odamdaki bir fotoğraflardan birini kast ediyor .
—-Sen ikimizin fotoğrafını koyar mıydın ? Şaşırdım açıkçası neyse gitmiyor muyuz artık ?Brandon kol saatini gösterirken , bu tavırlarının cezasını evde çekeceğine dair söz veriyorum .
—- Raporun kalan kısmını yazmayı bitirmiştim . Hepimiz çıksak iyi olur .Bilgisiyarı kapatıp kapıyı kilitliyorum . Brandon biraz hızlı çıkıp asansörü çağırmıştı .
—- Kardeşin beni pek sevmedi sanırım .
—- Hayır , genelde herkese böyle davranır .
——- Burda kalmayı mı düşünüyorsunuz ?
———————————————————————————————
(Otoparktan çıkarken )—- Brandon , gerçekten böyle mi davranmak zorundaydın ? Arabamı getirdiğin zaman mesaj atabilirdin , laboratuvara dalmak zorunda değildin .
—- Sadece laboratuvarın nasıl olduğunu merak etmiştim . Şu içerdeki , Jonghyun , kimdi o ?
—- Kadın Doğum doktoru . Laboratuvarda beraber çalışıyoruz işte o kadar .
—- Seni sevdiğini söylemeyi unuttun . Ayrıca ikimizin fotoğrafının olduğu çerçeveyi yüzünde kırmışsın herhalde.
—- Hayır , ben yapmadım . Bipolar bozukluğu olan hastalardan biri yaptı . Beni sevip sevmediği seni alakadar etmiyor ayrıca .
—- Neyse , birkaç haftaya senden hoşlanmaması gerektiğini anlar sanırım .———————————————————————————————
Medya : BRANDON FLYNN 🖤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
WİNTER'S WONDERLAND
Ciencia FicciónÖzgür iradenin sınırlarının sorgulandığı Massey, tanrı parçacığının gizeminin çözüldüğü CERN , yanlış bir kararının nelere mal olduğunu gösteren Cenevre , 23 yıl sonra adaletin fısıltılarının yeniden duyulmaya başlandığı Pyongyang . "Hayatımın kontr...