ZEN

87 15 0
                                    

Bu hafta yaşadığım stres cidden çok fazlaydı . Şimdiyse bugün , bu saatlerde zirvesini yapacaktı . Sıra henüz bana gelmemişti , sanırım şimdi on bir numaralı konuşmacının sırasıydı . Konferans salonun arkasındaki —kulis— koltuklardan birinde oturmuş bütün dikkatimle konuşmaların gelen konuklar üzerindeki etkisini ölçüyordum . Genel olarak bütün konuşmacılar ilgi ve merakla dinleniyordu . Bunda tabii ki pek çoğunun isimlerinin önündeki profesör ünvanının etkisi yadsınamazdı . Üzerimdeki derin stres ve baskıyı James'in bakışları adeta kamçılıyordu . Sürekli bana motive edici sözler söylemeye çalışmıştı . Ne yazık ki bu çabalamaları benim üstümde ters tepmişti . Bir süreden sonra da bunu yapmaktan vazgeçmişti . Provalarda sıramın gelmesini beklerken hep neden beni seçtiklerini düşünmüştüm . Çoğu neredeyse benim yaşımın iki katı olan insanlardı ve ben bu seçkin Profesörlerle beraber bir konferans veriyordum . Sadece bunları düşünmek bile stresimi ikiye katlıyordu . Ayrıca hastanede çalışan bütün doktorlar konferansa davet edilmişlerdi . Fakat ailem davet edilmelerine rağmen yoğun bir iş temposu içinde (!) oldukları için gelmemişlerdi . Sanırım bu durum beni geliyor olmalarından çok daha memnun etmişti . Elimdeki konuşma kağıdıma son bir kez daha bakıyordum . Elbetteki her şeyi noktası virgülüne ezberlemiştim ama yine de herhangi bir aksaklık olmasını istemiyordum . Jonghyun da eminim tıpkı benim gibi nota kağıtlarına bakıyordu . Orkestra ekibiyle beraber o karşı taraftaki kulisteydi . Bugün sadece Seranad'ın provasını yaparken görebilmiştim onu . Şimdi ...
Salondan yükselen alkış sesi şimdi sıranın bende olduğunu hatırlatıyordu .
—- Bol şanslar Winter .
———————————————————————————————
Şimdi karşımda nefes alan , capcanlı gökkuşakları vardı . Herbirinin renkleri ya da canlılıkları birbirinden farklı tonla renk vardı karşımda . Hepsinin ortak noktası büyük bir merak ve beklenti içinde olmalarıydı . Sanırım şimdi tam zamanıydı ...

'Konuşmama öncelikle Zen Felsefesini açıklayarak başlamak istiyorum .
"Ufak şeyleri dert etmediğimiz " zaman yaşamınız kusursuz olmayacak fakat hayatın size sunduklarını daha az dirençle kabullenmeyi öğreneceksiniz . Zen felsefesinin anlattık gibi , bütün gücünüzle direnmek yerine , sorunları " bırakmayı "öğrendiğiniz zaman , yaşamınız su gibi akmaya başlayacaktır . Sükunet duasının önerdiği gibi siz de değiştirebileceğiniz şeyleri değiştirerek , değiştiremediklerinizi kabullenecek ve ikisinin arasındaki farkı anlayacak kadar bilge olacaksınız . '( burda konuşmama kısacık bir ara vererek salondaki davetlilere bakıyorum . İnanılmaz bir şekilde sanki hepsi tek bir renge bürünmüşlerdi ; sapsarıydılar . Hepsi bir merak tufanına yakalanmış gibiydiler )
' "BÜYÜK GÜÇ BÜYÜK SORUMLULUKLAR GETİRİR." Doğru. Ama bu sözün daha iyi bir bakış açısı var ve gerçekten derin bir bakış açısı . Tek yapmanız gereken sözlerin yerini değiştirmek :"BÜYÜK SORUMLULUKLAR BÜYÜK GÜÇ GETİRİR" .
"Her şeyi iyi tarafından görmek " gibi bir şey iyi gibi görünse de gerçek şu ki HAYAT BAZEN BERBATTIR ve yapabileceğiniz en sağlıklı şey de bunu kabullenmektir . Negatif duyguları inkar etmek daha derin ve daha uzun ömürlü negatif duygulara ve duygusal bozukluğa neden olur . Sürekli pozitif olmak hayatın sorunları için geçerli bir çözüm değildir , bir inkar biçimidir . Doğru değerleri seçerseniz , bu sorunlar size zindelik , kuvvet ve şevk verir .
Dedemin zamanına dönersek , kendini çok kötü hissettiğinde şöyle düşünürdü : " Bugün berbat bir günümdeyim . Ama napalım hayat böyle , ben samanları havalandırmaya devam etmeliyim . "
Ama ya şimdi ? Şimdi beş dakikalığına bile kendinizi çok kötü hissetseniz son derece mutlu hayatları varmış gibi sunan insanların 350  fotoğrafıyla sosyal medyada bombardıman ediliyorsunuz . Bu durumda hatanın sizde olduğunu hissetmemeniz imkansız kuşkusuz . Değmeyecek şeyleri kafaya takmamak çok önemlidir . Dünyayı kurtaracak olan budur . Dünyanın bazen berbat olduğunu ama bunun doğal olduğunu kabul ederek yaşamak gerek . Çünkü her zaman böyleydi ve her zamanda böyle olacak . Sosyal medyada hergün milyonlarca kere  paylaşılan " nasıl mutlu olunur" tarzı saçmalıklarda yanlış olan ve kimsenin fark etmediği şey şudur : DAHA POZİTİF BİR DENEYİMİ ARZU ETMENİN KENDİSİ NEGATİF BİR DENEYİMDİR . Ve tam terside insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir .
Pokerde elinde  korkunç kağıtlardan olan biri çok güzel eli olan birini yenebilir . Elbette eli güzel olanın kazanma ihtimali daha büyüktür ama sonunda kazanan her oyuncunun oyun sürecinde yaptığı seçimlerle belirlenir . Hayatıda aynı şekilde görüyorum . Hepimize dağıtılmış bir el var . Bazılarının eli daha iyi . Sadece kağıtlara bakarak berbat durunda olduğumuzu söylemek kolaysa da gerçek oyun o kağıtlarla yapacağımız seçimlere , almaya karar verdiğimiz risklere ve birlikte yaşamaya seçtiğimiz sonuçlara bağlıdır . İçinde bulundukları duruma göre sürekli en iyi seçimleri yapanlar tıpkı pokerde olduğu gibi hayatta da öne çıkarlar ve illa da eline en iyi kağıtların gelmiş olması gerekmez '

Bitmişti ama en ufak bir alkış dahi yoktu .

WİNTER'S WONDERLANDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin