Hiçbir şey demeden elimi yastığın altına attım ve oradan günlüğü çıkardım. Alia bunu beklemiyor gibiydi, günlüğü görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Korku ve acıyla dolu gözlerim onun sorgulayan gözleriyle buluştuğunda titrek bir nefes verdim. Konuşmak için kendini zorladığında pek de başarılı olamamıştı, kelimeler boğazında düğümleniyordu. Yutkunmaya çalışıyordu ama başaramıyordu, hissedebiliyordum. Birkaç dakika önceki neşeli halimizden eser kalmamıştı. İçi burkulmuşçasına günlüğe doğru baktıktan ve elimden nazik bir şekilde aldıktan sonra gözlerini üzerinde gezdirdi, her yerini itina ile inceledi. Sanki kucağında yeni doğmuş bir bebek tutuyor gibiydi, o denli özenli davranıyordu ona. Bir yandan da tutmak istemiyormuş gibi bir hali vardı ama öyle olsa bile haklıydı, çok şey yaşamıştı onunla.
İncelemeye devam ederken bir çıkartma gördü, bu çıkartma onun bana seneler önce verdiği bir hatıraydı. Onu oradan hiç çıkarmayacağıma dair söz vermiştim ve sözümde de durmuştum. Tabi seneler önceki hali gibi değildi, rengi solmuştu. Bakışlarını yukarı kaydırdı, orada başka bir çıkartma daha vardı. Onu da bana Alia vermişti, o dönemlerde bu olay yakın arkadaşlar arasında çok yaygın bir şeydi. Genelde yaş fark etmezdi, hatıra değeri taşıyan ve öyle görülen her şey kabul edilirdi. Küçük ve önemsiz bir şey gibi görünse de hepsi bizim için ayrı bir önem, ayrı bir değer taşıyordu.
Alia günlüğe göz atarken aramızdaki atmosfer giderek garip bir sessizliğe teslim oluyordu. Konuşmak istemediğini anlayabiliyordum ama ortamı yumuşatmam gerekiyordu bu yüzden sesimin olabildiğince samimi çıkmasına gayret ederek konuştum.
"İşin iyi tarafından bak, o çıkartmalar hala orada duruyor. Tıpkı bizim gibi, yıllar sonra bile hala ilk günkü gibi yan yanayız."
Hiç tepki vermemişti. Yaklaşık bir dakika sonra bana tekrar baktı, sesi kısık ve buğuluydu.
"Lütfen ilk sayfasını oku, tarih ve saatleri de."
İlk başta istemesem de içimdeki ses beni bir kez daha yoklamıştı. Alia'ya doğru baktım ve buna hiç gerek yok diyecekken sözümü kesti ve "Lütfen." dedi. Onu kıramadım, öyle masum bakıyordu ki mecburen kabul ederek okumaya başladım.
Tarih: 24.02.2007
Saat: 23.22SEVGİLİ GÜNLÜK,
Daha iyi bir hitap bulamadım, bu yüzden klasik bir başlangıç oldu. İlk defa uzun soluklu bir günlük tutmaya çalışacağım bu yüzden biraz acemi olabilirim. İlk olarak ne yazmalıyım bilmiyorum ama sana kendimi tanıtarak başlayabilirim. Merhaba, ben Elissa. On dört yaşındayım ve Railton'da yaşıyorum. Kalabalık nüfuslu, her adım başı alışveriş merkezi olan işlek bir yer burası. Yaşadığım yeri, çoğu insanın aksine kalabalığı seviyorum. Farklı ve uçuk bir yönüm var sanırım, insanlar bana kendimi iyi hissettiriyor. Kendimi ifade etmeyi ve arkadaş gruplarını seviyorum.
Sanal dünyadan edindiğim arkadaşlarım da var, şu sıralar Sue adında bir kız ile konuşuyorum. Sun City'de yaşıyor ve benimle yaşıt. Dersleri mükemmel bu yüzden iyi bir üniversite kazanabileceğini düşünüyorum. Yaşadığı yerde yeterince başarılı üniversiteler olduğu için çok şanslı. Geçenlerde bir anlaşma yaptık ve birbirimize aynı okulda olacağımıza dair söz verdik. Sıkı bir çalışma ile bunu başarabileceğimi düşünüyorum, ailem de bana bu konuda çok destek veriyor.
Ailem demişken biraz da onlardan bahsedeyim. Üç kişiyiz: annem, babam ve ben. Bir kardeşim yok evet ama halimden pek de mutsuz sayılmam. Ailemin küçük ve biricik kızı olmayı seviyorum.
Annem bir doktor, ileride onun gibi biri olmak istiyorum çünkü o çok güçlü ve başarılı biri. Çok iyi bir anne ve her zaman yanımda. Babam da dünyanın en tatlı insanlarından biri kesinlikle, tatlı biri olmanın yanısıra zeki de. Bir mühendis ve işinde havalı duranlardan. Ailem aslında en yakın arkadaşım diyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNLÜK
General FictionBu bir masal değil belki, rüyalar kadar sihirli cümleler, büyülü sonlar yok hayatta ama onun hayatı masallara konu olabilecek kadar hisli. On beş yaşı onu yokladığında başına neler geleceğini bilemeyen Elissa hiç beklemediği zamanlarda beklemediği ş...