O ihtişamlı sarayın altın parlaklığına bürünmüş duvarları kanla kaplanmıştı. Gözyaşları, içleri burkan çığlıklar arasında akıp gidiyordu. Halk, olanlara anlam vermeye çalışırken yeni kral zaferinin büyük coşkusuyla sarayın en yüksek odasından onları izliyordu. Her şey mükemmel ilerlemişti ve eski kral artık tarihe karışmıştı. Zamanla unutulup gidecek, kimse onu hatırlamayacaktı, tıpkı zavallı bir prensken ona yapıldığı gibi. Artık varlığı önemsemeyen sıradan bir prens değil, eski kralı öldüren yeni liderdi.
- Kral Gabriel Suikasti (Pinnacle, 1563)
23/02/2007
Railton, PinnacleGeç kalma duygusunu biliriz, en basit olaydan en karmaşık olanına kadar bu potansiyeli hep taşırız. Örneğin derse geç kalabiliriz, önemli bir toplantıya, gezilere ya da sınavlara. Hemen her gün yaşanma ihtimali olan şeylerdir bunlar ama hiç yüreğinizdeki yangını söndürmeye de geç kaldığınız oldu mu? Belki de aralarındaki en zoru... Bile bile sevdiklerinizin gitmesine, göz göre göre acı çekmelerine, sizi hayatta tek bırakmalarına ve yüreğinizdeki kavurucu ateşi harlamalarına da izin verdiniz mi?
Merhamet göstermez çoğu zaman hayat, belki acımasız olduğu için belki de bazı insanları zor kelimesinin anlamı öğretmek için. Hayatında bir kere bile zorluğu tatmamış, hep rahatça yaşamış insanlar bu acı sınava tabi tutulur, tıpkı benim gibi. Şansızlığım, bu acı dolu serüvene henüz on beş yaşında adım atmıştı. Biraz daha büyüyüp, hayata daha farklı bir bakış açısıyla bakmaya başladığımda yaşamış olsaydım geçmişteki hatıralarımı, belki her şey daha farklı olacaktı. Belki biraz daha güçlü tutunabilecektim hayata. Güçlükle kaldırdığım inancımı daha rahat taşıyabilecektim, belki içimdeki fırtınalara rağmen daha rahat demir atacaktım karaya, yaralarım daha az kanayacaktı.
Ben geleceğimden bir habersiz bulunduğum zamanı onarmaya çalışırken kafamda dönüp duran soru işretleri beynimi kemirmek istercesine büyük bir hazla beni üzmeye çabalıyordu. Kafam yeterince karışıktı, her şey üst üste geliyor ve zihnimi daha da bulandırıyordu. Zaten önüm pusluydu, çabalasam da göremiyordum. İlerisi bana çok daha uzaktaydı, geleceğim de puslu anılarla mı kaplancaktı?
Eve geldiğimde yorgunluktan tükenmek üzere olan bedenim yatağımı aradı ve hedefe ulaştığımda büyük bir coşku hissettim. Bugün yaşananlara anlam vermekte zorlanıyordum açıkçası çünkü daha önce başıma hiç bu derece karmaşık ve ikilemli şeyler gelmemişti. Yanımda Bessie olduğu için şanslıydım, o olmasa şimdi üzerinde düşünmekten bitkin düşen bir zihnim ve fark edemediğim bilmeceler olmayacaktı. Belki şimdi tehlikede olabileceklerini düşündüğüm ve korumaya çalışacağım anne ve babam da olmayacaktı.
Enerjim saatler sonra geldi, gerçekten bitkin düşmüş olmalıydım. Zihnimi daha açık ve net hissettiğimde karanlık tüm Railton'ı örtmüş, güneş ışığının etkisi ile parlayan kar taneleri şimdi sokak lambalarının etkisi ile parlar hale gelmişti. Soğuk hava insanı daha çabuk kendine getiriyordu, kış mevsiminin yardımı ile daha çabuk toparlanmıştım.
Bugün yaşadıklarımı düşünmek aklımda bir boşluk ve kafamda dönüp duran soru işaretleri canlandıyordu. Yaşadıklarımı özetlemek bile yorucuydu. Önce günlük olayı kafamı karıştırmıştı. Ardından Bessie ile her zaman buluştuğumuz yere gitmemiz, onun bilet ile ilgili teorileri, neden günlüğün bana bu sabah gizemli bir şekilde verildiği, iş gezisi, bir haftalık yolculuk... Bizim bunları ölçüp tartarken derse geç kalmamız ve sebebi sorulduğunda izah edemeyip müdürün odasına çağrılmamız, biraz zor da olsa ceza almadan kurtulmamız ve günlüğü bir daha kimseye göstermemeye karar vermemiz. Bu macera bizi epey yıpratmıştı ve eve gelene kadar kimse ile konuşmamıştık, birbirimizle bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNLÜK
Ficción GeneralBu bir masal değil belki, rüyalar kadar sihirli cümleler, büyülü sonlar yok hayatta ama onun hayatı masallara konu olabilecek kadar hisli. On beş yaşı onu yokladığında başına neler geleceğini bilemeyen Elissa hiç beklemediği zamanlarda beklemediği ş...