24/05/2018
Sky, PinnacleHayatımda hiç bu kadar gerildiğimi hatırlamıyordum. Beni geren şey Alia değildi, her zaman alıştığım sorgucu tavırları ya da her an tetikte olmamı sağlayan ve üzerimde olan bakışları değildi. Beni geren şey asla yalan söylememem gereken kişiye yalan söylemekti, hem de onun iyiliği için. Geçmişimiz için, yaşadığımız ve unutmayı zor da olsa başarıp yıpranmış sayfalarını yırtıp atabildiğimiz eski hayatımız için. İşin kötü tarafı, Alia dün yaşadığımız hiçbir şeyi hatırlamıyordu ama ben her saniyesini hala yaşıyor gibi hissediyordum. Sevdiklerimiz için fedakarlık yapmak sanıldığı kadar kolay değildi. Dün Ryan iyi ki yanımdaydı, o olmasa tek başıma böyle bir şeyi atlatabilir miydim ya da Alia'yı daha iyi hissettirebilir miydim bilmiyordum.
Yalan söylemenin verdiği iğrenç his kendimi kötü hissettiriyor, çığlık atan düşüncelerim dışarı çıkabilmek için şiddetle beynimi yumrukluyordu. Böylesine bir duygu karmaşasında sağlıklı düşünebilmek zordu. Sabah içtiğim kahve sayesinde biraz daha iyi hissediyordum. Sanırım o olmasa ayakta duramazdım, bir tane daha içmenin iyi bir fikir olduğunu düşünerek mutfağa gittim. Belki bu biraz daha iyi hissettirirdi.
★彡★彡★彡★彡
Kahvem hazırdı, tam alıp odama çıkacakken telefonum çaldı ve kahveyi bırakarak salona koştum. Hep melodili gelen ses şimdi aceleci çalıyordu, bunu hissettiğimde daha hızlı koştum. Telefonu elime aldığımda Ryan'ın aradığını gördüm ve aklıma dün gece söylediği şey geldi. "Yarın mutlaka ararım." Aramayı görür görmez cevaplamak istedim ama Alia uyanıktı ve telefon sesini duyar duymaz bir yerlere saklanmış beni dinliyor olabilirdi. Ortada şüpheli bir şeyler döndüğünü anlamasını istemiyordum. Normal koşullarda konuşmalarımı asla dinlemezdi, bu konuya gerçekten dikkat ederdi ve birbirimizin en yakın arkadaşı olsak da özel hayatımızın çerçevelerine saygı gösterirdik ama az önce onu şüphelendiren şeyler yaşanmıştı. Kendisi hakkında şüphelendiği şeyleri sezdiği müddetçe her şeyi yapabilirdi. Bu ihtimali de göz önünde bulundurarak etrafı kolaçan ettim, kimse yok gibiydi. Daha fazla Ryan'ı bekletmeden telefonu açtım.
"Alo?"
"Merhaba Elissa, nasılsın?"
"Teşekkürler Ryan, düne göre daha iyiyim sanırım."
"Dün senin için yani Alia ve senin için çok endişelendim. Yanınızda olmayı ve size destek olmayı çok isterdim ama biliyorsun hastane ve nöbet bekletmeye gelmiyor. Hemen aranılıp geri çağırılıyorsun."
Yaptığı şey zaten çok fedakarcaydı, nöbetçi olması yetmiyormuş gibi yorgun ve bitkin bir halde gece vakti evimize gelmiş ve Alia ile ilgilenmişti.
"Sorun değil, sakın bunun için kendini kötü hissetme hatta sana ne kadar teşekkür etsek az. Dün gelmeseydin bu işin altından tek başıma kalkabilir miydim bilmiyorum."
Telefonun diğer ucunda olsa bile hafifçe tebessüm ettiğini anlayabiliyordum.
"İstediğin zaman her şeyi başarabilirsin Elissa, kendine biraz güvenmelisin."
Ben kendime güvenmiyorken onun bana bu kadar inanması yüzümün hafifçe kızarmasına yol açmıştı.
"Başkası olduğunda sıkıntı olmuyor ama söz konusu sizseniz soğukkanlı olmak çok zor."
"Benim için de her zaman kolay olmuyor, kimse için kolay değil. Bu konuda yalnız değilsin, Alia da olsa aynı şeyi yaşardı. Bu arada Alia demişken o nasıl oldu? Günlükle alakalı bir şey sordu mu?"
"Saat on ikide uyandı ve uyanır uyanmaz işte olduğumu düşündüğü için beni aradı, tabi mail konusunu unutmuştu."
"Mail işini bile unuttuysa sonrası için telaşlanmamıza gerek yok bence, günlüğü de hatırlamıyor olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNLÜK
General FictionBu bir masal değil belki, rüyalar kadar sihirli cümleler, büyülü sonlar yok hayatta ama onun hayatı masallara konu olabilecek kadar hisli. On beş yaşı onu yokladığında başına neler geleceğini bilemeyen Elissa hiç beklemediği zamanlarda beklemediği ş...