ELISSA MILLER

45 33 3
                                    

İnsanın kendine güveni, büyük işlere girişmenin ilk şartıdır.

- Sɑmuel Johnson

26/05/2018
Sky, Pinnacle

"Son bir çıkış kapısı, şimdi o çıkış kapısının önündesin ve son korkunla yüzleşeceksin. Yanına sadece bir kişi alma hakkın var ve son korkunu da yenersen geçmişinin zihninde kalan son parçaları yok olacak. Hazır mısın?"

Derinlerden gelen sesi başımla onayladım, son aşamaya geldiğimde içim büyük bir heyecanla dolmuştu. Son bir kapı ve sonra yüzleşecek korkum kalmayacaktı, herbiri iğrenç silüetlerden oluşan anılarımla birlikte içimdeki korkular da silinecekti. Sadece bir adım, bir adım sonra özgürdüm.

Bedenim, karşımda duran dev kapı karşısında minicik kalıyordu. Kapı gürültülü bir biçimde açıldığında korkularımdan geriye kalan son tutam, siyah bir sandık ile yeryüzüne çıktı. Sandık yavaşça açılırken kalbimin titrediğini ve heyecanımın giderek yayıldığını hissettim. Geriye kalan tek şey bana varlığıyla güven veren ve hayatımın geri kalanında hep yanımda olmasını istediğim birinin adını söylemekti. İlk söylediğim isim Alia'ydı ve onu hayatımın geri kalanında yanımda tutabilmek için bana verilen görevleri yapmıştım. İkinci kişinin adını hiç tereddüt etmeden söylediğimde karanlık bir girdap ile o kişinin silüeti belirdi.

"Ryan."

Ryan'ın yanımda olduğunu bilmek bana daha emniyetli hissettirdi, artık ayrılmaz üçlü tamamlanmıştı: Alia, Ryan ve ben. İkisinin de ellerini sıkıca tuttuğumda sandık açıldı ve tüm korkularım kırılan bir buz parçası gibi dağıldı.

Korkularımın minik zerreleri etrafa dağılırken içlerinden birisi gözlerimi tam ortalayacak hizada bedenime yaklaştı. Değer verdiğim iki insan yanımda olsa da birer halüsinasyon olduklarını biliyordum. Kımıldamayan bedenleri, mimiksiz yüz ifadeleri ve gerçekliği andırmayan soğuk ten renkleri ile sadece kurtardığım hayatlardan ibaretlerdi. Ruhum, zihnim ve benliğim onları kurtarmıştı ama kendilerini kurtarabilecek güçleri kalmış mıydı?

Son görevim için gerekli olan korku hızla yaklaştığında aniden çığlık attım, bana bu kadar yakın olacağını ve birden karşıma çıkacağını düşünmemiştim. Bilinçaltımın bu denli derinliklerine inmek ve onu böylesine yakından tanımak bile korkularımla yüzleşmem için yeterli bir sebepti.

Kırılan parçalardan biri yavaş yavaş şekil değiştirdiğinde karşımda beliren ilk yüz babamı hayatımdan kopartmak üzere gönderilen askerdi. Babamın karşısında durmuş başkandan emir aldığını söylüyor, onunla gelmesi gerektiğinin altını defalarca kez çiziyordu. Elime bir taş alıp silüetinin gizlendiği parçayı kırdım, cam gibi duran ince madde kırıldığında tıpkı tuz tanecikleri gibi görünüyordu.

İlk parça tamamen yok olduğunda sıra ikinci parçadaydı. O da tıpkı ilki gibi gözlerimi hizalayıp hızla bana doğru yaklaştı, ilkine göre daha büyük ve parlaktı. Yavaş yavaş şekil değiştirdikten sonra nefretini hep içimde sakladığım ve saklamaya devam edeceğim insanın silüetine büründü, Louis Garcia. Sadece benim değil, tüm halkın eziyet görmesine sebep olan o iğrenç insan. Onu öyle bir parçalamalıydım ki bir daha yüzünü ve yaşattığı acıları hatırlamamalıydım. Yerden en büyük taşı aldığımda tam kalbini hedef alacak biçimde hizaladım. Onun kalbi tamamen sembolikti, içinde duygulara ait bir kalıntı yoktu. Taşı fırlatıp onu tuzla buz etmeden önce söyleyecek son bir sözüm vardı. "Önce kalbini paramparça edeceğim, tıpkı bizimkileri ettiğin gibi. Belki canın yanmayacak belki benim hissettiğim gibi hissetmeyeceksin ama kalbinin dağıldığını görmek acılarımı dindirecek. Bu taş acı yaşattığın bütün insanlar için."

GÜNLÜK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin