—Elmira—
Karanlık...
Araf'tayım dedikleri bu muydu? Buradaydım ama aynı zamanda yoktum. Kollarımı, bacaklarımı daha doğrusu vücudumun hiçbir yerini göremiyordum ve hissedemiyordum. Vücuduma ne kadar emir göndermeye çalışsam da hepsi boşunaydı. Vücudum beni dinlemiyordu. Ya da sadece dinlemek istemiyordu. Şu an vücudumun olduğundan bile emin değildim açıkçası. Kaybolmuştum sanki karanlığın içinde. Ne ses, ne koku, ne duygu. Beş duyu organım alınmış gibiydi.
Araf'tayım dedikleri bu muydu gerçekten?
Korkmalıydım belki ama korkamıyordum, bağırıp sesimi duyurmam gerekiyordu belki ama duyuramıyordum. Ne zihnim bana cevap veriyordu ne de vücudum bana itaat ediyordu. Karanlığın bana el sürmesine izin veriyor, elimde olmadan vücudumu karanlığa yavaş yavaş teslim ediyordum.
Sonsuz gibi gelen karanlığın içinden 'Korkma Elmira bana doğru gel, burası senin evin.' Şefkatli bir ses bana seslendiğinde yavaşça başımı çevirmeye çalıştım.
Nedense bu sefer vücudum beni dinlemişti.
Çok uzaktan gelen, yıldız boyutunda küçük ışığı görünce ağır adımlarla karanlığın içinde ona doğru yürümeye başladım. Yürüdükçe benden uzaklaşıyor gibiydi o küçük ışık. O yüzden durup ve beklemeye karar verdim.
Işık, bana doğru gelmeye başladı. Bana doğru gelirken aynı zamanda yavaşça büyüdüğünü görünce kaşlarımı ne kadar çatmaya çalışsam da bu eylemi hissedemedim. Görüş açıma iyice girdiği an gördüğüm sahnenin karşısında, gözyaşlarım yanaklarımda yol çizmeye başladı.
Sanki sinema salonuna gitmiştim, her yer karanlıktı. Sadece oturmuyordum, ayaktaydım. Önümde perde değil, onun yerine koyu gri dumanın içindeki beyaz ışıkta sahneler gelip gidiyordu. Ama en önemlisi sevdiğim bir filmi değil, önceden yaşanmış olan gerçek kabusumu izliyordum...
Şu an 20 yaşımdayım. Demek ki olayın üstünden sadece 7 sene geçmişti.
Klasik bir sabah günü okula gitmek için saat 7:30ta annem odama dalıp 'Hadi uyan uykucu okula geç kalacaksın.' Dediğinde 'Of anne bırak da bir 5 dakika daha uyuyayım lütfeen.' Anneme bakmasam da gözlerini devirip gülümsediğini biliyordum. '5 dakika sonra odana geldiğimde seni uyanmış görmek istiyorum.' Dedi ama cevap vermedim.
Annem çok güzel ve sevecen bir kadındı. Sarı saçlarımın rengini ondan aldığım belliydi. Babamın saçları ise o kadar koyu bir kahverengiydi ki siyahtan ayırmak neredeyse imkansızdı, o yüzden kesinlikle ondan gelmiyordu bu genler. Asıl fark annemin gözleriydi, masmaviydiler. Baktıkça derinleşen maviler. Gözlerim renkliydi, yeşillerdi evet, fakat her zaman annemi kıskandığım bir konu olmuştur. Çünkü çok güzellerdi. Babamın gözleri ise açık kahverengiydi. Annemle babamın zıtlığı kıskanılacak kadar güzeldi. Bunu ben de kabul ediyordum. Yeşil gözlerimi kimden aldığımı bilmiyordum. Çünkü ailede yeşil gözlere sahip bir ben vardım. Araştırmalarıma göre, mavi göz ile kahverengi gözlü ebeveynlerinin, çocuklarının %70 kahve, %30 mavi gözlü olma ihtimalleri varken yeşil gözlü olma ihtimali neredeyse %0 denilecek kadar azmış. O yüzden çok küçük bir olasılık olsa da, yeşil gözlü olma olasılığım olabilirmiş ve olmuşum da. Eh en azından bir şey de şanslıydım.
Tam 5 dakika sonra uyanıp, yataktan yavaşça doğruldum. Ayağa kalktığımda bacaklarımda güç kalmamış gibi yılışık bir şekilde dişlerimi fırçalamaya gittim. Aynadaki nedensiz mutlu olan suratıma bakıp saçlarımı topladıktan sonra en sevdiğim öğünümü yemek için alt kata inmeye karar verdiğimde, başta yavaş adımlarla fakat sonra en sevdiğim kokunun tadını alınca, zıplaya zıplaya mutfağa indim. Gördüğüm şey karşısında başta şaşkın şaşkın baksam da, hemen kocaman bir gülümsemeyle anneannemin kollarına atladım. Anneannem uzakta yaşadığı için çok sık görüşemiyorduk. Ama her geldiğinde en sevdiğim şeyi yapmak için çok erken saatlerde gelmeyi tercih ederdi. Kreppp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
FantasyBir zamanlar, ejderhalar ve insanlar dünyaya hüküm sürerken anlaşmazlıklar sonucunda, aralarında savaş çıkmış ve bunun üzerine insanlar, ejderhaları öldürebilmek için Ejderha Avcıları adında bir birlik kurmuştur. Leila, en yakın arkadaşı bir ejderha...