ADA - BÖLÜM 5

531 113 218
                                    

—Elmira—

Gözlerimi açmaya çalışırken, beyaz ve parlak ışık karşısında göz kapaklarım yenik düşüp kısıldılar. Biraz daha zaman geçince kendimi tekrar zorladım. En sonunda gözlerimi tam anlamıyla açabilmiştim. Beyaz ışığın sebebi, aslında güneşten gelen güçlü ışınların olduğunu anlamam çok uzun sürmedi.

Güneşten rahatsız oldum o yüzden başımı çevirme isteğine karşı koyamadım ve yavaşça sağa doğru çevirdim. Az önceki parlak ışık yüzünden hala bulanık görüyordum.

Görüntüm netleşmeye başlayınca mavi denizi uçsuz bucaksız gökyüzünden ayırt edebildim. Nerede olduğumu başta anlayamasam da sanki, kaydedilmiş bir filmi geriye sarıp, yeniden oynatıyorlarmış gibi sahneler bir bir gözümde canlanmaya başladı. Fakat filmin en sonunda ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Net olarak hatırladığım tek şey rüyaydı.

Daha önce de söylediğim gibi, küçüklüğümden beri bu tip rüyalar görüp duruyordum. Ve her seferinde farklı bir şekilde, farklı bir renkte, farklı bir tipte giriyorlardı rüyalarıma ejderhalar. Ama hala alışık değildim hala bana çok şaşırtıcı geliyorlardı.

İlk defa rüyamda bir ejderhayla konuştuğumu hatırlayınca istemsizce sırıttım. Elmira, delirmiş olmalısın.

Gerçekliğe dönme zamanı geldiğinin farkındaydım. Tam vücudumun yanında yatan kollarımdan destek alabilmek için yere koyduğum sırada göz ucuyla kollarıma baktım. Gördüğüm manzara karşısında gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

Düştüğüm durumu anca idrak edebilmiştim. Uçtuğum uçak kaza yapmış ve hayatta kalmıştım.

Kesik kesik, bazıları derin bazıları sadece çizik şeklindeki yaralar kollarımı sarmıştı. Çatık kaşlarımla yaralarımı incelerken ne kadar hoşuma gitmese de, olası bir durum olduğunu düşündüğüm için pek üstünde durmamaya karar verdim. Şu an yaşadığım için şükretmem gerekiyordu.
Yaralarım ise bir gün geçerlerdi ne de olsa.

Yaralarımdan daha önemli bir konu vardı. Ben neredeydim? Herkes neredeydi?

Yavaşça kendimi yukarı doğru itince, karnıma bir ağrı saplandı. Bu sefer yüzümü buruşturmak zorunda kaldım. Gelen bu ağrının sebebini öğrenmek için dişimi sıkarak, biraz daha doğruldum. Bu sefer ki görüntü daha çok endişelenmeme neden oldu.

Üstümdeki haki rengindeki tişörtün sağ tarafı artık haki değil, daha çok kahverengiyi andıran bir renk ele geçirmişti. Kan.
Karın bölgemin sağ tarafı kanıyordu. Tişörtümü hafifçe yukarı kaldırıp kaldırmamak arasında gidip gelmeye başladım. Bakmalı mıydım? Bakmak istemiyordum. Ama bakmam gerektiğini biliyordum.

Göreceğim görüntüden bayılmayacağımı biliyordum ama yine de kendimi en kötüsü için hazırlamam lazımdı. Derin derin nefesler alarak en sakin halime büründüm. Dikkatli bir şekilde tişörtümü yukarıya doğru sıyırdım.

Ah ne kadar güzel.

Bizzat bulunduğum durumun dehşetiydi öylece kanayan yarama bakmak. İşin içinden nasıl çıkacağımı düşünür gibi, elimi saçlarımın arasından geçirdim. Nerede olduğumu bilmiyordum ve açık bir yaram vardı.

Daha kötü ne olabilirdi? İyi yanından bak Elmira, daha kötüsü ölmüş olabilirdin. Ne kadar da pozitif bir insanım değil mi?

Kendime göz devirme isteğine karşı gelmedim.

En azından yaram çok derin değildi, hareket edebilirdim herhalde. Bu sefer ayağa kalkmak için vücuduma emir vermeye karar verdim. Zar zor ayağa kalkarken, karnımdan gelen acı dalgasını yok saydım. Karnımı sıkmadığım sürece ağrımın olmaması, biraz da olsa içimin rahatlatmasına neden oldu. Ama yine de açık yara olduğundan iltihap kapması büyük bir olasılıktı. Bu düşünce beni endişelendiriyordu.

Karanlık DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin