PERİ-ELF - BÖLÜM 26

88 8 0
                                    

—Elmira—

Gözlerimi açarken artık bu hisse alıştığım için ne olduğunu biliyordum. Işınlanmıştık.

Pardon? Alışmak mı demiştim ben? Bu olaya alışabileceğimi pek zannetmiyorum. Ama güzel bir şeydi bunu inkar etmek zordu. Hatta güzel demek az bile kalırdı bu olayın yanında. Direkt olarak istediğin bir yere gidiyordun ya da en azından istediğin yerin yakınlarına. Çoğu insanın sahip olmak isteyeceği bir özellikti bu. Ya da güç mü demeliydim acaba? Bilmiyorum. Ama anladığım kadarıyla tam hayal ettiğim gibi, yani filmlerde olduğu gibi değildi bu ışınlanma olayı. Neyse. Sanırım daha sonra neyin nasıl çalıştığını öğrenebilirdim bir şekilde.

Biiir dakika! Işınlanmak mı? Doğru ya!? Bunu sadece büyücüler ya da onun tarzında bir şey olanlar yapamıyor muydu? Ne yani bu küçük oğlan bir büyücü müydü? O zaman o yılanı kendi başına haklayabilirdi? Boşuna mı uğraşıp strese girmiştim? Boşuna mı kendi hayatımı tanımadığım biri için tehlikeye atmıştım?

Bu düşünceler kendimi ilk defa kötü hissetmeme neden oldu. Normalde kimseyi umursamayan ben, başkası için, tanımadığı birisi için kendisini tehlikeye atmış ve onun üzerine böyle bencilce düşündüğüm için kendime kızmıştım.

Dean ve Maliya. Bunun sorumlusu sizsiniz!!!

Aklıma Dean ve Maliya geldiklerinde onları ne kadar özlediğimi ve onlara ne kadar ihtiyaç duyduğumu hissettiğimde kalbimden yayılan acı hissi tarif edilemezdi.

Onları özlemiştim. O ikisini özlemiştim. Ailemi özlemiştim.

Sonunda gözlerimi tam anlamıyla açtım ve gözümden kaçan bir damla, yanağımdan yol çizip bastığım toprağa düştüğünde, toprakla birleşmiş ve onu beslemişti.

Ah Elmira ah! Ne hallere geldin be kızım sen?

Gözlerim sulandığı için etrafımı bulanık görüyordum. Hala elimi tutan küçük oğlanın varlığını hissedebiliyordum. Boşta kalan elimle gözlerimi sildim. Kaçıp kurtulmak isteyen damlaları, elimle geri gönderdim. Bugün hepiniz bende kalacaksınız küçük su toplucukları.

Elimi, gözümden çekip etrafıma bakındım.

Burası nasıl bir yerdi!?

Az önce toprak dediğim yerin aslında toprak olmadığını anlamam yaklaşık bir dakikamı almasının yanında, bulunduğum yerin neresi olduğunu anlamam ise en az üç dakikamı almıştı.

Bu nasıl olabilirdi!?

Sağımda kalan manzaraya baktım. Ormanlık alanın bir hayli büyük olduğunu şimdi daha düzgün bir şekilde görebiliyordum. Niye sürekli ağaç gördüğüme şaşmamalı. Yukarıdan baktığım, ormanlık alanının içindeyken fark ettiğim, renk geçişini ayırt edebiliyordum. Görebildiğim en uzak nokta açık yeşile bürünmüştü. Bulunduğum noktaya doğru yaklaşırken, bu renk yeşilden sarıya, sarıdan mora, en sonunda ise mordan kırmızıya bürünüyordu.

Biraz daha sola döndüm. Deniz olduğunu tahmin ettiğim mavi-yeşil su topluluğunun berraklığı buradan bile belli oluyordu. Denize bakarken, denizde gördüğüm değişik yansımanın güneş olduğunu tahmin edebiliyordum ama sanki daha farklıydı ve tam olarak ne olduğunu anlamak için başımı hafifçe kaldırdım.

Gördüğüm görüntü karşısında ağzım bir karış açık kaldığını tahmin etmek zor değildi. Benim gibi bu görüntüyü ilk defa gören herkes aynı tepkiyi verirdi muhtemelen ama korkudan mı yoksa bu görüntüye hayran kaldıklarından mı olurdu bu tepki, bunu tahmin etmek zordu. Çünkü gerçekten korkunç derecede büyüleyici bir manzaraydı bu.

Karanlık DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin