-Elmira-Gözlerimi yer çekimine meydan okurcasına, zar zor, tam anlamıyla açabilmeme rağmen, etrafımı çok bulanık görüyordum. Üstünde yattığım şey çok yumuşak ve rahattı. Uzun bir süre boyunca hissetmediğim bu rahatlık, yatakta yatma hissini ne kadar çok özlediğimi bana hatırlatmış oldu. Gözlerim net görmeye başladıklarında ise, iki kolumdan destek aldım ve yatakta hafifçe doğruldum. Bir çift penceresi, tek kapısı ve sadece bir çift kişilik yatağı olan, açık kahveye boyanmış fazla sade bir odadaydım. Kapının bulunduğu tarafa doğru döndüm ve bacaklarımı yataktan sarkıttım. Hala başım dönüyordu.
Anılarım, aklıma hücum etmeye başladıklarında sanki beynim patlayacakmış gibi, başım daha da zonklamaya başladı. Edindiğim bütün bilgileri bir kenara atma isteğiyle bir savaş içerisindeydim. Şimdilik onları düşünmemeye çalıştım.
Kaç gündür uykusuzdum ve aralıksız yürüyordum. Yorgunluktan bayılmış olmalıydım.
Acaba şu an neredeydim?
Yataktan sarkıttığım bacaklarımdan destek alarak doğruldum. Tam kapıya doğru bir harekette bulunacakken, bacaklarım beni dinlemeyi bıraktılar. Daha ne olduğunu anlayamadan sert bir kol beni belimden yakaladı ve yere kapaklanmadan hemen önce yer ile temasımı kesti.
Korkudan nefes nefese kalmıştım. Beni tutan kolların sahibine bakmak için başımı çevirdim. Yaşadığım şaşkınlık yüzüme yansımış olacak ki, bana hiç de yabancı gelmeyen yüzün belli belirsiz güldüğünü görebiliyordum.
'S-ssen, Ryfon?' Kekeleyeceğimi bilsem, inanın ağzımı bir santim dahi açmazdım.
Başını, onaylar gibi evet anlamında salladıktan sonra kısa bir süre boyunca yüzünü inceledim.
Yaşadığım şaşkınlık, onu gördüğümden dolayı değildi.
Yüzü değişmişti, yüz hatları keskinleşmiş, kirli sakalları çıkmıştı. Beni tutan kolları şişmiş, kasları belirginleşmişti. Gördüğüm küçük çocuktan esir kalmamış, yerine bir hayli olgun biri gelmiş gibiydi. Tek değişmeyen şey gözleriydi. Bu nasıl olabilir? Bir dakika! Odada da kimse yoktu. Buraya nasıl gelmişti?
'Nasıl? S-ssen nasıl?' Diyene kadar beni çoktan yatağa geri oturtmuştu.
Başını yere doğru indirip bir koluyla boynunu kısa bir süre boyunca tuttuktan sonra başını kaldırdı ve can alıcı gözleriyle bana bakmaya başladı.
'İçeri mi girdim? Yoksa nasıl bu halde miyim?' Soru soran gözlerle bana bakıyordu.
Kaşlarımı çattıktan sonra 'İkiside.' Dedim kararlı bir ses tonumla.
'Birincisi ben hep buradaydım. İkincisi insanlara nasıl görünmek istersem öyle görünme gibi bir özelliğim var. Yani bizim türümüzün ufak bir özelliklerinden biri.'
'Küçülüp büyümek mi sizin özelliklerinizden biri?' Tek kaşımı kaldırıp alayla baktım.
'İstediğimiz şeylere dönüşmek. Daha doğrusu bir şeye dönüşmek.' Anlamadığımı görmek hoşuna gider gibi eğlendiğini belli edercesine sırıtıyordu. Gülerken köpek dişleri gözümden kaçmamıştı. Normalden çok az da olsa uzundular ve açıkça söylemek gerekirse profiline ayrı bir hava katıyordu.
'Buralı olmadığını biliyorum Elmira. O yüzden çekinmeden merak ettiğin şeyleri sorabilirsin.'
Düşünmek istemediğim bir konuya değinmişti. Ne kadar salağa yatmak istesem de nafile olduğunu biliyordum...
'Sana nasıl güvenebilirim?' Gözlerimi kıstım ve yüzündeki ifadesinin değişmesini bekledim. Değişmedi.
Bana doğru yaklaştı ve yanıma oturdu. Sağ elini kaldırdı ve kalbime doğru bastırdı. Ne yaptığını sorgular gibi kaşlarımı çattım. Cevap vermedi. Oturduğum yerden hızlıca kalkacağım sırada sol eliyle elimi sıkıca tuttu ve gözlerime kararlı bir şekilde baktı.
'Sakin ol ve kalbini dinle Elmira.'
Kalbim, panikten hızlı atması gerekirken sakindi. Kalbim, göğsümü parçalamak istercesine atması gerekirken sakince ona dokunulmasına izin veriyor gibiydi. Bu garipti.
'Burada neler oluyor? Ben neden buradayım?' Elimi kaldırıp saçlarımdan hızlıca geçirdim. Gözlerimin yanmaya başladıklarını hissediyordum.
'Elmira bana bak.' Dedi sert bir sesle.
Dinlemek istemiyordum. Ellerimle kulaklarıma bastırdım. Duymak istemiyordum.
'Elmira.'
'Hayır hayır hayır' Başımı hayır anlamında sallarken deliriyormuş gibi hissediyordum.
Sonra aklımda yankılanan sesi duydum.
'Burada olmanın nedeni, bütün sorularına cevap bulabileceğin tek yer burasının olması.'
Ryfon yine benimle telepati yoluyla konuşuyordu.
Gözlerimi açıp yeşilden kırmızıya kayan gözlerine baktım.
'Anlamıyorum. Anlayamıyorum. Bana hiç bir şey mantıklı gelmiyor.'
'En iyisi sana göstermek olacak. Hadi beni takip et.' Anlamayan gözlerle bakarken çoktan odanın çıkışına varmış beni bekliyordu.
'Nereye gidiyoruz?' Gözlerini devirdi. Yanıma geri gelip elimi tuttu ve sert bir şekilde beni yataktan kaldırdı.
'Bu kadar fazla soru sormaya bir ara vermelisin yoksa herkes senin buralı olmadığını anlayacak. Bunu istemezsin öyle değil mi?' Gözünü kırptıktan sonra kapının kapasını açtı. Duraksadım. Bakışlarını bana doğru çevirdi.
'Neden bana yardım ediyorsun?'
'Hayatımı kurtardın.'
Yanlış giden bir şey vardı.
'Kurtarmadım. Ondan kendin de kaçabilirdin. Bunu biliyorum.'
'Belki. Belki kader. Belki de sadece hoşuma gittin ve hayatımı kurtarmana izin verdim.'
Suratına yayılan gülümsemeye karşılık ben de gülümsedim.
Bu kadar kolay mıydı birine güvenmek?
Bu kadar kolay mıydı birine sırrını söylemek?
Bu kadar kolay mıydı bunlara karar vermek?Yine cevapları olmayan sorular.
Belki de gerçekten artık soru sormaktan vazgeçmeliydim.
Belki de Ryfon'un dediği gibi kalbimi dinlemeliydim.
Doğru olduğunu hissettiğim şeyi yapmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
FantasiBir zamanlar, ejderhalar ve insanlar dünyaya hüküm sürerken anlaşmazlıklar sonucunda, aralarında savaş çıkmış ve bunun üzerine insanlar, ejderhaları öldürebilmek için Ejderha Avcıları adında bir birlik kurmuştur. Leila, en yakın arkadaşı bir ejderha...