—Elmira—
Gözlerimi araladığımda kimse yoktu. Kimseyi göremiyordum. Göremememin sebebi karanlık olması değildi, görememenin sebebi direk kimsenin olmamasıydı.
Neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Korku ve dehşet birleşmiş, hançer gibi saplanmıştı kalbime. Kalbim ise saplanan hançere karşı koymaya çalışıyordu, sanki koyabilecekmiş gibi.
Göğüs kafesim küçülürmüşçesine kalbimi sıkıştırmaya başlıyordu, bu kalbim için fazlaydı. Nefes almakta zorlanmaya başlıyordum. Her nefes alışımda kalbimde saplı kalan hançer batıyor, kalbimi yakıyordu. Bu acı fazlaydı, bu korku fazlaydı, bu bilinmezlik fazlaydı. Artık düşünemiyordum, düşünmek istemiyordum. Bunların gerçek olmasını istemiyordum.
Korku ve dehşetin birleştiği nokta...'Korku.' Dedi uzaklardan gelen sert bir ses.
'Korku.' Dedim kısık bir sesle ve hemen kelimenin verdiği anlam ile ürperdim.
'Korku ne demek?' Dedi aynı ses fakat bu sefer daha yakınlardan geliyor gibiydi.
'Korku...' Dedim ama devamı gelmedi. Düzgün düşünemiyordum. Sonra tekrar 'Korku...' Ve yine devamı gelmedi. Korku neydi? Bilmiyordum. Ne olduğunu bilmiyorsam nasıl anlamı ile ürperebilirdim?
'Korku.' Dedi yine o ses. Gözlerimi sımsıkı kapattığım için, hiçbir yeri göremiyordum ama sesin canlılığı o kadar fazlaydı ki, konuşan kişinin tam karşımda durduğunu biliyordum.
'Neyden korkuyorsun Elmira? Ölmekten mi? Yakınlarını kaybetmekten mi? Unutulmaktan mı? Neyden korkuyorsun?' Sorduğu sorular aklıma hücum ederken mantığımın oluşturduğu kalkanlarla korunmaya çalışıyordu.
'Bana bak Elmira.' Sert çıkan sesine rağmen emir vermiyordu.
'Korkunun bir anlamı yok. Korku, senin olaylara olan bakış açın. Korku, senin düşüncelerin. Korku, senin korkman gerektiğini düşündüren olaylar. Korku ile birlikte yaşadığın sürece hayatta kalamazsın. Korku, gerçek değil. Korku, sensin Elmira.'
Söylediği her kelimeyle birlikte, mantığımın oluşturduğu kalkanda küçük küçük çatlaklar oluşuyor, kurduğu her cümleyle mantığımın oluşturduğu kalkandaki, küçük çatlaklar birleşip kalkanın kırılmasına sebep olacak büyük bir çatlağa neden olurken, kurduğu son cümleyle mantığımın kurduğu kalkan yerle bir olmuştu.
Korku ben miyim? Korkunun sebebi ben miyim?
Kendime sürekli sorup durduğum soruların cevabını kendim düşünürken yavaş yavaş anlamaya başlıyordum.
'Hayır. Yanılıyorsun.' Dedim kendimden emin bir sesle.
'Korku, ben değilim. Ben...' Durdum ve cümlemi tamamlamak için biraz bekledim.
'Ben, benliğim ile korkunun arasındaki geçişi sağlayan bir köprüyüm. Ben, artık ölmekten korkmuyorum. Sevdiğim insanlar için canımı vermeye hazırım. Korktuğum tek şey, değer verdiğim insanları koruyamamak. Korku, gerçek. Ve korku utanılacak bir şey değil. Korkudan korkmadığın zaman, onunla barışık olduğun an, korku, seni hayatta tutar. Korku, senin yürümeni sağlar. Korku, kötü bir duygu değil tam aksine iyi bir duygu.'
Evet, Dean'dan öğrendiğim bir şey varsa, o da korkularımla barışık olmam gerektiğiydi. Korkularımdan kaçamazdım, korkularımdan saklanamazdım çünkü ben, benliğim ile korkunun arasındaki geçişi sağlayan köprüydüm. Ne kadar kaçmaya çalışsam da eninde sonunda korku beni yakalardı. Ne kadar saklanmaya çalışsam nafile çünkü korku hep benimleydi. Sadece buna inanmak istemiyordum. Dean, bunu bana gösterdi. Dean, korkuyla arkadaş olmamı sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
FantasyBir zamanlar, ejderhalar ve insanlar dünyaya hüküm sürerken anlaşmazlıklar sonucunda, aralarında savaş çıkmış ve bunun üzerine insanlar, ejderhaları öldürebilmek için Ejderha Avcıları adında bir birlik kurmuştur. Leila, en yakın arkadaşı bir ejderha...