—Elmira—
Aklında nasıl bir düşünce, nasıl bir mantık vardı bilmiyorum. Olduğuna da emin değilim açıkçası. Sadece adını bildiğim, bal gözlerinin sahibi hakkında başka hiçbir şey bilmiyordum. Onun için de aynı şey söz konusuydu.
O, benim kalbimde bilinmezlik içinde kaybolan, bir kara boşluktan ibaretti. Bazen ışık saçıyordu ama fazla zaman geçmeden yavaş yavaş sönüyordu ve geriye yine o kara boşluk kalıyordu.
O, benim kara olarak görünmesini sağlayan, siyah buzla çevrili kalbimin bölgesine yaklaşmıştı. O, benim görünmeyen parçamı görünür hale getirmişti. O, benim zayıflığımı gün yüzüne vurmuştu. O, gerçeği görebilmişti...
Ama neden?
Tanımadığın birini neden kurtarmak istersin?
Tanımadığın birini neden korumak istersin?
Neden?Aklımdaki soruların sayısı arttıkça beni ele geçirdiklerini hissedebiliyordum. Zaman geçtikçe, zamanın içinde boğuluyordum.
'Elmira.' Sesindeki canlılık kendime gelmeme neden oldu. Yavaşça gözlerimi boşluktan çektim ve gözlerimi bal gözlerinin sahibine sabitledim.
'Dean' Adını ilk defa söylediğimi fark edince gözlerini kısıp bana bakmaya başladı.
Bakışlarımı yanmış olan annesinin bedenine çevirip ona bakmaya başladım. Sanki düşmüş uçağın içinde değildik, sanki ölmüş olan annesinin yanında değildik.
Nasıl başarıyordu bu kadar soğukkanlı olmayı?
Nasıl başarıyordu annesinin yanında ağlamamayı?
Nasıl başarıyordu güçlü kalmayı?'İyi misin Elmira?'
İyi miydim? Gerçekten iyi miydim? Hangi olayı düşünsem, hangi taraftan baksam, hiçbir şekilde, hiçbir şeyin iyi tarafı yoktu, en ufak iyi bir şey yoktu. Ölmediğim için, tek başıma olmadığım için sevinmeli miydim? Bu beni rahatlatmalı mıydı? Bilmiyorum. Belki sadece hepimiz ölmüş olsaydık her şey çok daha kolay olurdu.
Saçmalıyorsun Elmira. Hiçbir şey ölüm kadar kötü değildi.Gergin ortamı, biraz serbest bıraktığında başımı evet anlamında salladım. Ama değildim. Ne kadar kendimi ikna etmeye çalışsam da boşunaydı. Kendimi kandıramıyordum.
Yaptığım harekete biraz tebessüm etse de hemen kendisini toparlayıp 'Neyse... Gelme nedenimize geri dönsek iyi olur.' Dediğinde az önceki kendinden emin olan ses tonu gitmiş, yerini çok yorgun bir ses tonu devralmıştı.
Evet. Gelme nedenimiz. Doğru. Kafam o kadar karışmıştı ki buraya gelme nedenimizi bile unutmuştum.
'İşe koyulsak iyi olur.' Dedikten sonra ikimiz de etrafı aramaya başladık.
Kabin bagajlarının bulunduğu dolapların kapaklarını teker teker açıp olduğunca hızlı bir şekilde bize gerekli olan şeyleri toplamaya başladık. Yarım saatlik olduğunu tahmin ettiğim bir süreçte gerekli şeyleri, hatta ekstra olarak bir sürü eşya bulabilmiştik hatta biraz da olsa yiyecek bir şeyler bile bulmuştuk. Bulduğumuz eşyaları, yine bulmuş olduğumuz çantalara doldurduktan sonra bazılarını sırtımızda bazılarını ise elimizde taşımaya başladık.
Uçaktan çıktığım an vücuduma değen serin bir rüzgar ile birlikte akın eden, denizin temiz kokusu, ruhuma işlemiş asla unutamayacağım o yanık beden kokusunu temizlemeye çalışıyor gibiydi.
Gözlerim alışık olmadığım güneş ışınları ile bir savaş içerisindeyken aynı zamanda, o ışınlar manzaramı güzelleştirdiği için onlara şükrediyordu. Böyle bir çelişkiydi işte benimki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
FantastikBir zamanlar, ejderhalar ve insanlar dünyaya hüküm sürerken anlaşmazlıklar sonucunda, aralarında savaş çıkmış ve bunun üzerine insanlar, ejderhaları öldürebilmek için Ejderha Avcıları adında bir birlik kurmuştur. Leila, en yakın arkadaşı bir ejderha...