—Elmira—
Yeter...
Artık bu görüntüye dayanamıyordum. Parmaklarımı Dean'ın koluna geçirdiğim an bana sert bir bakış atarak, gözleriyle söylemek istediğim bütün kelimeleri geldikleri yere geri gönderip, beni susturdu.
Yavaşça kolunu kaldırıp bana doğru uzattı. Elindeki şey hızlı bir şekilde sağa sola sallandığı için ne olduğunu idrak edemesem de yavaşlamaya başladığında daha dikkatli bakmaya başladım.
Sahibinin aksine patlamadan sağ çıkmış, toz dumanını yenmiş bir şekilde bütün canlılığı ile koruyordu kendisini. Daha önce hiç görmediğim kadar parlak bir altın rengindeydi, resmen ben buradayım, yaşıyorum diyordu.
Gözlerimi adını bilmediğim o nesneden çektim ve Dean'a doğru çevirdim. O da bana kahverengiye dönmüş, yoğun gözlerle bakıyordu.
'Antika bir saat.' Sesi çok boğuk çıkmıştı. Anlamayan gözlerle bakmaya devam edince, boşta kalan eliyle yuvarlak nesnenin kapağını açtığını gördüm.
'Bu saat çok eski zamanlardan beri bizim ailede, nesilden nesle geçiyordu.' Cümlesine çok canlı bir şekilde başlasa da, her kelimeyle birlikte o canlılık yok oluyordu.
Saatin açık tarafını çevirdi. Üst üste, iki tane yuvarlak penceresi bulunuyordu. Üst bölümü romen rakamlarıyla bir saat, alt tarafı ise...
Daha iyi görebilmek için gözlerimi hafifçe kıstım. Saatin aksine fotoğraf, canlılığını kaybetmişti, eskiden renkli olduğunu tahmin ettiğim fotoğraf artık sararmış, solmuştu. Ama önemli olan fotoğrafın canlılığını kaybetmesi değildi, fotoğraftaki iki kişinin yüzlerinden yayılan gülümseme, o fotoğrafı aydınlatmasına yetmesiydi.
Fotoğraftaki erkek çocuğunun gülümsemesi hiç değişmemişti. Dean... Ama yanında duran kız, annesi olamayacak kadar gençti. Belki de sevgilisiydi.
Sanki aklımı okumuş gibi 'Kız kardeşim.' Dedi buruk bir sesle.
Gözlerim hala ikisinin bulunduğu fotoğrafa bakarken, yıllar önce kaybettiğim o sıcak duyguyu hissetmeye başladım. Ve artık daha fazla dayanamayacağımı anladım. Bu duygu birikintisini kaldıramıyorum.
Kendi duygularımla savaşmaya çalışırken, Dean ise boş gözlerle bana bakıyordu. Baktıkça rahatsız oluyor, beni korkutmaya başlıyordu. Bir an transtan çıkmış gibi silkindi ve şaşkın gözlerle ona bakmaya başladım.
Başını eğip bir elini saçlarının arasından gezdirdi.
'Kusura bakma.' Sesi çok güçsüz çıktı. Gözlerini bana sabitleyince, biraz rahatsızlandım ve bunu belli etmemek için hemen gözlerimi kaçırdım. Hala bana baktığını biliyordum. Bakışlarının ağırlığını ve yoğunluğunu çok iyi bir şekilde hissediyordum. Ama nedenini bilmiyordum. Bana bakmayı sürdürdüğü her saniye, bakışlarının altında daha fazla ezilmeye başlıyor gibiydim.'Bana bak Elmira.' Dedi sert erkeksi bir ses tonuyla. Bakmak istemiyordum, bakmayı reddediyordum. Çünkü o...
'Neyden kaçıyorsun?' Sorduğu soru karşısında aklıma hücum eden geçmişim göz önüme gelmişti.
Zaman her yerdeydi...
Zaman kaçınılmazdı...
Zaman her şeydi...Gözlerimi ani bir hareketle, bal rengi gözlerine sabitleyip 'Bir şeyden kaçtığım yo...' Daha cümlemi bitiremeden 'Ne zamana kadar insanlardan kaçacaksın böyle? Sen her ne kadar öyle davransan da insanlar sana yaklaşacak. Sürekli onlardan uzak duramazsı...' Bir an elektrik çarpmış gibi durdu ve cümlesini bitirmeden yenisine geçmeye karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
FantasyBir zamanlar, ejderhalar ve insanlar dünyaya hüküm sürerken anlaşmazlıklar sonucunda, aralarında savaş çıkmış ve bunun üzerine insanlar, ejderhaları öldürebilmek için Ejderha Avcıları adında bir birlik kurmuştur. Leila, en yakın arkadaşı bir ejderha...