BİLİNMEZLİĞE DOĞRU - BÖLÜM 16

211 32 8
                                    

—Elmira—

Yol aldıkça, peşimizden gelen gölgelerimiz bile, artık bizi takip etmekten vazgeçermiş gibi yavaşça kaybolmaya başlıyorlardı. Adım adım yok oluyorlardı. Adım adım, bizimle birlikte karanlığa bürünüyorlardı. Adım adım, hiçliğe karışıyorlardı.

Mağaranın içi zifiri karanlığa boğulduğunda Ian'ın ayak seslerini duyabilen kulaklarımıza güvenmeye başladık. Mağaranın zemini engebeli olduğu için yavaş adımlarla yol alıyorduk.

Uzun bir süre yürüdükten sonra uzaklardan gelen, ufak bir ışık belirdi. Beliren küçük ama göz kamaştıran ışıktan dolayı gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Işığa doğru yürürken ara ara kısılıyor, ara ara daha da parlak bir şekilde parlıyordu. Bu olay karşısında kaşlarımı çattığımda, omzumda hafif bir ağırlık hissettmem neredeyse yerimden hoplamama neden olacaktı. Başımı hızla o yöne çevirdim ve ışığın aydınlattığı 32 diş gülen bir suratla karşılaştım. Dean...

'Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyorum.' Eğlendiğini belli edercesine sırıtıyordu.

'Bende o sırıtan yüzünün ortasına yumruk atmamak için kendimi zor tutuyorum.' Daha da çattığım kaşlarım, kızdığımı belli etse de yumuşak ses tonum bütün ciddiyeti bozuyordu.

'Geldik.' Ian'ın sert sesini duyduğumuzda hemen şakalaşmayı bırakıp Ian'a odaklandık.

'Evet o, kafamdaki ses beni tam buraya kadar getirdi...' Ne diyeceğini tam bilmiyor gibiydi. Yavaş ve tane tane konuşuyordu. 'Şu an da olduğu gibi mağaranın duvarlarından başka hiç bir şey görememiştim. Aklımın bana oynadığı bir oyun gibiydi sanki. Çok saçma ve çok anlamsız geliyordu her şey. Ama... Tam geri dönecekken göz ucuyla bir parlaklık gördüm...' Düşünceler, kaşlarının arasına bir endişe çukurunun kazılmasına neden olmuştu. Bakışlarını duvarın çıkıntılı kısmına sabitleyip o tarafa doğru dört adım attıktan sonra dizlerinin üstüne çöktü. Kollarını hafifçe kaldırdı ve duvardaki çıkıntılı bir yeri tutarak kendisine doğru çektiğinde vücudunda kasılan kasları belirginleşti.

'Elmira.' Adımı duyunca nedense kaskatı kesilmiştim. Efendim demek istiyordum ama ses tonundan buna gerek olmayacağını anlayabiliyordum.

'Elmira... Seni gördüm.' Efendim, ne?

'Ne demek beni gördün Ian?' Çatılan kaşlarımın gerginliğini yüzümde hissediyordum.

'Arkamı dönüp gidecekken... Seni gördüm. Beni sen çağırdın...' Zaten çatık olan kaşlarımı daha da çattım ve Ian'a doğru bir adım attım. Tam ağzımı açıp konuşacakken Dean'in araya girmesiyle bütün kelimeleri geri yutmak zorunda kaldım.

'Şu hikayeni anlatacaksan düzgün bir şekilde anlat.' Sakin bir şekilde konuşan Dean'in bile sabrının tükendiğini hissedebiliyordum. Hala dizlerinin üstünde duran Ian cevap vermedi. Duvardaki çıkıntıyla uğraşıyordu. Otuz saniye boyunca süren sessizlik bana bir ömür gibi gelirken bu sessizliği bozan, taştan çıkan sürtünme sesi kulaklarımı yavaş yavaş okşamaya başlıyordu.

'Ne demeye çalışıyorsun Ian?' Dean, artık sakinlikten çok uzak, cevap beklediğini belli eden bir ses tonuyla konuşuyordu. Ama Ian cevap vermeden, hala önündeki şeyle uğraşıyordu. Başımı Dean'a çevirdiğimde kasılan çenesini görebiliyordum. Dean'ın sabrı buraya kadardı.

Dean hareketlenip, Ian'ın yanına yaklaşıp durdu. Hızlı bir hareketle Ian'ı yerinden kaldırıp onu kendisine doğru çevirdi. Tam bir şey söyleyecekken bütün kelimleri yutmuş gibi bir şey demedi. Vücudu gerilmiş, öylece bakıyordu. Bu sefer gözlerimi Maliya'ya çevirdim.

Hayalet görmüş gibi dehşete düşmüş, gördüğü şeye inanamıyormuş gibi gözlerini iki kat büyütmüştü. Yüzünde tam olarak anlandıramadığım bir ifade vardı. Ne gördüğüne bakmak için bakışlarını takip ettim fakat Dean tam önümde durduğu için alışılmadık bir şey göremedim.

Karanlık DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin