Ofisindeki, çalışma masasının arkasındaki koltuğuna oturmuş, dışarıyı izlerken onun varlığını bu dünyada hissetti.'Kız burada.' Sesi ortamı gererken şeytani gülümsemesi yüzüne yayıldı. Koltuğunu çevirdiği sırada, bütün gözler ona döndü. Bakışlarıyla odayı tararken ona güvenen insanların bile, gözlerinin içindeki korkuyu görebiliyordu. Ona güvenen adamlarının bile, ondan korktuğunu bilmek, ona ayrı bir zevk veriyordu. Yüzündeki gülümseme daha da yayılırken ona en sadık adamlarından birine seslendi.
'Gerard.' Yaklaşık on kişilik olan bir grubun içinden, siyah saçları jöleyle şekillenmiş, üzerindeki takım elbise fit vücuduna düzgünce oturmuş bir adam çıktı.
'Sizi dinliyorum efendim.'
'Elena'nın kızı burada. Başka biri o kızın melez olduğunu öğrenmeden önce onu bulup, bana getirmeni istiyorum.' Melez kelimesini tiksinir gibi söylerken kaşlarını çatmıştı. Hala Elena'nın dünyalı biri ile ilişkiye girdiğine inanmak istemiyordu.
Buradaki kanunlar, dünyalıların kanunlarından çok farklıydı.
Buradaki yaşam, dünyalıların yaşamından çok farklıydı.
Buradakilerin yani, gerçek soyluların yaşam amacı farklıydı.
Buradakilerin asıl görevi, dünyanın dengesini korumaktı.
Çünkü burada yaşanan her olay, her savaş dünyalıları etkiliyordu.
Ve gerçek soylular, dünyalılardan buranın varlığını gizli tutuyorlardı, dünyanın dengesinin korunması için tutmak zorundaydılar.
Daha doğrusu dünyalılar pek umurunda değildi, kendi iyilikleri için bunu yapmak zorundaydılar. Çünkü eğer dünyanın dengesi bozulursa ilk onlar yok olacak, hiçliğe karışacaklardı.Bu amaca hizmet etmek için gerçek soyluların doğumundan gelen yetenekler, onların hayattaki kaderlerini çiziyordu. Bunlardan bazıları ve en yaygın olanlar; muhafızlar, şifacılar, büyücüler ve savaşçılardı.
Muhafızlar, iki dünya arasındaki kapıyı koruyacak ve dünyalıların bir şey öğrenmediğine emin olacaklardı. Şifacılar, şifa üstünde profesyonelleşeceklerdi. Büyücüler, büyü ile bir olup onu dünyanın dengesinin korunması için kullanacaklardı. Savaşçılar ise savaş teknikleri üstünde ustalaşıp adı üstünde savaşçı olacaklardı.
Fakat Elena, bir tanrının soyundan gelen Elena yeminini bozmuştu. Gerçek soyluların, dünyalılar arasında yaşamaları yasaktı. Zaten muhafızlar ve tanrı soyundan gelenler dışında, kimse dünyalıların yaşadığı dünyada bir haftadan fazla yaşayamazdı, ölürdü. Ama Elena, sadece dünyalılar ile yaşamakla kalmayıp, onlardan birine aşık olmuş ve ondan bir çocuğu olmuştu. Bu şimdiye kadar imkansızdı. Bu zamana kadar buradan kaçıp, dünyalıların arasına karışan tanrının soyundan gelen gerçek soylular olmuştu fakat hiçbirinin çocuğu olmamıştı, olamazdı.
Bunun olabilmesinin tek bir nedeni vardı o da Elena'nın kızının bir melez olmasıydı. O, seçilen kişiydi. Kehanete göre melez, sadece iki farklı dünyanın tohumundan meydana gelen iki kişinin gerçek aşkıyla filizlenip dünyaya gelecek ve kehaneti baştan yazacaktı.
Elena'nın gerçekten o dünyalıya aşık olduğunu bilmek, onu ne kadar öfkelendirse de bu öfke, gerçekleştirmek istediği planların yanında sadece ufak bir bulutun gölgesi gibiydi.
Tek ihtiyacı olan şey, o melezi bulmaktı. Melezi bulduktan sonra, onu kimse durduramayacaktı. Dünya'yı eski haline döndürmek ilk planlarının arasında olmasının yanında, en büyük planı Ejderha Avcılarına yapılmış olan kehaneti, daha doğrusu kendisinin üstüne yapılmış olan kehaneti kaldırmaktı. Bunu başaracaktı.
Gerard, 'Peki efendim.' Dedikten sonra başını eğip odadan çıktı. Arkasından bakarken Gerard'ın onu hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyordu. Çünkü Gerard, bu dünyanın sahip olduğu en güçlü büyücülerinden biriydi ve hiçbir şey bilmeyen bir melezi yakalamak, onun için çocuk oyuncağı olmalıydı.
'Efendim, Gerard'ın tek başına gitmesi biraz riskli değil mi?' Yine aynı grubun içinden, bu sefer kumral uzun saçları tepeden sıkıca toplanmış, yirmili yaşlarının başlarında olmasına rağmen, en iyi savaşçılardan biri olan Clarissa öne çıktı. Dizlerinin hemen üstünde biten eteği bacaklarını sıkıca sarmış, eteği onu rahatsız ettiği yürüyüşünden belli oluyordu. Fakat yapacak bir şey yoktu çünkü toplantılarda herkes resmi giyinmek zorundaydı.
Bunu başka biri söylese kesin onun canına okurdu fakat Clarissa'ya ayrı bir sevgi besliyordu. Onu bir nevi kızı gibi görüyordu.
'Verdiğim kararları mı sorguluyorsun Clarissa?' Sesi sertti ama kızgın değildi.
'Tabiki de hayır. Sadece biraz temkinli davransak iyi olur diye düşünüyordum.' Clarissa'nın bu yönünü çok seviyordu. Clarissa, aldığı kararların sorgulanmasından nefret ettiğini bilmesine rağmen, hep kendi yorumu belirtirdi. Cesur olmasının yanında zeki ve iyi bir savaşçıydı.
'Bence sen temkinli davranmak istemiyorsun sadece sıkıldın ve eğlenmek istiyorsun öyle değil mi?' Kaşını kaldırıp Clarissa'nın yüzündeki, eğlendiğini belli eden ifadeyi inceledi.
'Olabilir.' İki elini bilmem dermiş gibi kaldırdı ve yüzüne dostunu bile korkutacak kadar soğuk bir gülümseme yayıldı.
'Tamam. Gidebilirsin.' Dediğinde Clarissa çoktan koşar adımlarla kapının yanına gelmiş, duyduğu son iki kelimeyle odadan çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dünya
FantasyBir zamanlar, ejderhalar ve insanlar dünyaya hüküm sürerken anlaşmazlıklar sonucunda, aralarında savaş çıkmış ve bunun üzerine insanlar, ejderhaları öldürebilmek için Ejderha Avcıları adında bir birlik kurmuştur. Leila, en yakın arkadaşı bir ejderha...