It takes an ocean not to break.

7.2K 299 210
                                    

Kim seni sevecek? Kim savaşacak?

Ve kim düşecek, çok gerilerde?

Hayatta her istediğimizin gerçekleşmediğini bilirdim. Ama bunu çok daha iyi anlamamı sağlayan bir olay vardı: Benden bir yaş büyük olan -aslında sadece birkaç ay- kuzenim Chloe'nin on sekizinci yaş günü partisi.

Chloe'nin on sekizinci yaşından çok fazla beklentisi vardı. Kuzenim mi çok fazla hayalperest bir genç kızdı yoksa ben mi işlerin suyunu çıkartacak kadar gerçekçi olmayı benimsemiştim bilemiyordum. Dürüst olmak gerekirse bazen ikimizin arasındaki zıtlığın ucuz, düşük bütçeli klişe gençlik filmlerindeki kişilikleri bire bir yansıttığını düşünüyordum. Chloe iyi olandı, albenisi yüksek ve çekiciliği yaşını aldıkça zirveye vurmuş, parmakla gösterilen o kızdı.

Ben de ne ezik olan ne de yanında Chloe'nin yancısı olarak görülebilecek o kızdım.

Sadece bir kızdım.

Aslına bakarsanız bundan memnundum da. Lise berbat bir yerdi ve her ne olursa olsun insanların benim üzerime yapıştıracakları etiket çok da umrumda değildi. Onlarla yalnızca dört sene boyunca aynı sınıfı, aynı koridoru, aynı kapalı spor salonunu ve hatta, aynı pis kokulu tuvaletleri paylaşacaktım. Sonrasında hiçbirini bir daha görmeyeceksem, çocuklarımı okula getirip götürürken rastgele girdiğim markette bakliyat raflarının arasında benimle karşılaştıklarında adlarını hatırlamayacaksam; hakkımda ne düşündüklerinin de bir önemi olmamalıydı.

Chloe bunu önemserdi ama. Ben de pek bir şey söylemezdim. Ucu bana dokunmadığı sürece kimin ne yaptığı umrumda değildi. Buna benim hakkımda çok daha farklı gelecek planlarına sahip olan ailem de dahildi.

Sırf toplum beni değerli bir insan yerine koysun diye veya bana ödediği azıcık maaşa bile bakmadan bulabildiği boktan her şeye zam yapıp vergisini benden söke söke alan bir sisteme köle olmak istemiyordum. Bana saygı gösterilmesi için doktor veya avukat olmak zorunda değildim.

Bana saygı gösterilmesi için insanlar adına bir şeyler yapmak zorunda değildim. Hiç kimseden sorumlu değildim, kendimden başka.

Chloe ile ayrıldığımız en büyük kulvar buydu zaten. O geceden sonra aile bağlarımızı kopartanve bizi bir daha asla bir araya getirmeyen, keskin dönüşlü bir kulvar.

Kız grubumuzun arasında otururken sol bileğimdeki saatimi, gece kulübünün loş ışığının imkanları doğrultusunda kontrol ettim. Eve dönmeme çok vardı. Anne tarafından kuzen olduğumuz için ve Chloe, annesiz büyümek zorunda kalan bir kız olduğu için annem ona benden çok daha fazla özen gösteriyordu. Babasının da pek iyi bir adam olduğunu söyleyemezdim. Bu yüzden teyzemi kaybettiğimizde -yani ben beş yaşındayken- Chloe'nin bizimle birlikte yaşamasına karar verilmişti.

Chloe'nin evde yaptığımız edepli yaş günü partisinden sonra aile yemeğini es geçerek Ithaca'daki oldukça meşhur ve sürümünü bizim okulun gençlerinin bir gecede buraya boşalttığı harçlıklarıyla kazanç sağlayan bir gece kulübüne gelmiştik.

Şaşalı ve birkaç katlı doğum günü pastası bir de burada kesildikten sonra kulüpte bulunan herkese dağıtıldı. Kendi tabağımın birazına bile dokunamamıştım. Çünkü pasta çikolatalıydı, bir yaş günü pastası olduğu için de haliyle kek katlarının arasına dolgun krema ile damla çikolatalar serpiştirilmişti.

Ve elbette ben, çikolatadan hoşlanmadığım için insanların bunun nasıl olduğuna dair anlamsız bakışlarıyla beni süzdüğü bilmem kaçıncı gününden birini yaşıyorken, o pastadan bir çatal bile alamamıştım. Etraftaki insanları ara sıra gülümseyerek izlesem de keyifsizliğimin gözlerime kadar yansıdığını ve gece kulübünün abartılı neon ışıkları altında parladığının farkındaydım.

Terrible Love || hemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin