Luke Hemmings bu zamana kadar karşıma çıkan en tuhaf yaratıktı.
Eğer onu birazcık daha tanımış olsaydım hakkında düşündüklerim değişecekmiş gibi hissediyordum. Bu biraz çelişkiliydi, farkındaydım. Ama ona dışarıdan baktığımda gördüğüm Luke'la, Chloe ve arkadaşlarıyla takılırken gördüğüm Luke'la, birkaç dakika önce benimle arasında bir ateşkes yapabilmek için çabalayan Luke arasında gördüklerim içerisinde büyük bir fark varmış gibi hissediyordum. Sanki hepsi tek bir adamın içinden çıkan üç farklı insan gibiydi. Ve ben hangisine göre onu yargılayacağımdan emin değildim.
Bu yüzden tuhaf diyordum.
Bir de yaratık.
Tuhaf bir yaratık, kısacası.
Emniyet kemerimin altında kalan bedenimin nedense sıkıştığını hissediyordum. Oysaki Camaro'sunun koltuğu benim ufak tefek bedenimle kıyaslandığı zaman gerçekten de çok büyük kalıyordu. Abartıyor gibi görünebilirdim ama, arkadan sürüp gelen bir arabanın sürücü koltuğunun yanındaki koltukta birinin daha oturup oturmadığının farkına varamayacak kadar görünmediğimden emindim.
Koltukta biraz daha kıpırdandım. Arabaya bindiğimizde radyoyu açmıştı ve kendi gece kulüplerinde çalan o elektronik müziklerin çok benzerlerini yayınlayan bir kanal dinliyorduk. Arabasının ses sisteminden yükselen ses son derece kısık, bir başkası için kulak tırmalayıcı gelmeyeceğinden emin olduğum bir düzeye sahipken ben rahatsızdım. Üstelik yolculuk yaparken aramızdaki sessizliğin kırılmasına yardımcı olduğu da pek söylenemezdi.
Sıkışan emniyet kemerimin hareket edebilmem için bana izin verdiği ölçüde öne doğru uzanırken parmak uçlarım torpido gözündeki kapağın üzerinden kayıp geçti. Luke'un gözleri yol boyunca akıp gitmekte olan trafikte ustaca dolaşırken, bir anda göz ucuyla bana doğru döndü.
Gerçi arabasına bindiğim ilk andan beri konuşmak yerine sadece göz ucuyla beni ne yapıyorum diye beni seyrettiği zamanları yakalamıştım. Ama üzerinde, arkasında yatan sebebin ne olduğunu aramaya çalışacak kadar şüpheli davranmayıp durmamıştım.
Çünkü çocuğu her an öldürecekmiş gibi bakıyordum.
"Bu arabayı nasıl aldın?"
Ona soru sormak için bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde, bana bakıyor olduğumu yakalamamı istemiyormuş gibi aceleyle gözlerini tekrar yola dikti. Luke'a bu şekilde bakarken gerçekten de çok büyük olduğunu fark ettim. Koltuğu benimkine göre çok gerideydi ve bunun nedeninin bacaklarının uzun olmasından kaynaklandığı barizdi. Babam ve annem arabamızı farklı farklı zamanlarda kullandıklarında da aynen böyle oluyordu.
Babamın boyu uzun olduğu için o, sürücü koltuğunu arkaya doğru atarken; annem arabaya babamdan sonra bindiği her seferinde -özellikle acelesi varsa- boyunun neden bu kadar kısa olduğu hakkında tanrıya lanetler okuyarak koltuğu direksiyona yaklaştırıyordu.
"Çaldım."
"Gerçekten mi?"
Alayla gülümsedikten sonra biraz düşünür gibi yaptı. Kaşları çatılırken "Eh," dedi. "Aslında tam olarak çalmak da sayılmıyor. Pek emin değilim şu anda."
"Bir şeyi ya çalarsın ya da para karşılığında satın alırsın. Bunda emin olmayacak ne var ki?"
"Bunu hurdacıların kullandığı o araba arazisinde gördüm. Presleme makinesiyle ertesi günü ezeceklerdi. Üstelik şu anki haliyle kıyaslandığında gerçekten de berbat bir durumdaydı, söylenilen paranın hiçbir kuruşuna değmeyecekti."
Kaşlarımı alnımın kırışmasına neden olacak kadar havaya kaldırdım. "Ve sen de çaldın, öyle mi?"
"Teknik olarak, zaten bana ait olan bir şeyi çalamam, Rory."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terrible Love || hemmings
Fiksi Penggemar"İnsanlara bir bak. Çoğu sadece basit birer kelime, sen anlamlı bir şiirken."