Gözlerimi açtığım zaman güneş ışıklarının Luke'un koyu renk sayılabilecek perdelerinin arasından sızmayı başaran bir kısmı yüzümde gölgeleniyordu. Sadece ufacık bir anlığına neler olduğunu ve nerede olduğumu hatırlamaya çalışmıştım. Birkaç defa göz kapaklarımı açıp tekrar kapatmak zorunda kaldım. Işıklar kahverengi gözlerimin içinden delip geçmek istercesine suratımda ısrarla geziniyordu.
Göz kapaklarımı sersem gibi kırpıştırmaya bir son verip, tamamen içgüdüsel olarak yattığım yerde biraz kenara doğru kaydım. Yatağın sol tarafındaki boşluğu hissettim. Luke benden önce uyanmıştı. Ama hala evde bir yerde olduğunu biliyordum, beni öylece burada yalnız başıma bırakıp gitmezdi. Yorgan çıplak bedenimin üzerini tamamen kaplıyordu ve üstten hafifçe açık bıraktığımız pencerenin arasından sızan kış soğuğu odanın içini tamamen kaplamıştı. Omzumun üstünde sol tarafıma dönmek için hareketlendiğim zaman bir şey dikkatimi çekmişti.
Uyanmakta zorluk yaşadığımdan gözlerim hala etrafımdaki her şeye buzlu bir camın gerisinden bakıyormuşum gibi bir hissiyat yaşatıyordu. Dirseklerimin üzerinde doğrulup, yatak başlığına asılı halde dururken dikkatimi çeken şeye baktım.
Rüya kapanı.
Kimden geldiğini tahmin etmek o anda benim için hiç de zor olmamıştı. Yattığım yerde tamamen doğrulurken bir yandan da yorganı kendi üstüme çekiyor, çıplak gövdemi kamufle etmeye çalışıyordum. Sırtımı ahşap yatak başlığına yaslayıp, oraya öylece asılmış halde duran rüya kapanını ellerimin arasına alıp inceledim.
Üşüyen parmak uçlarım rüya kapanının renklerinin üzerinde onu tanımak istercesine geziniyordu. Boyutu ne çok büyük ne de çok küçüktü. Ağırlıklı mavi renkler kullanılmış olsa da, uçlarındaki tüylerin ve birkaç ahşap boncuğun renkleri pastel renklerden oluşuyordu. Çemberin içindeki örgünün deseni bu zamana kadar gördüğüm tüm düş kapanlarından daha farklıydı. Baktığım zaman binlerce karmaşık şekil örgülerle birbirine tutturulmuş gibi görünüyordu ama aslında öyle değildi.
Dudaklarımda tenimdeki soğuklukla tamamen zıt olarak içimi sıcacık eden bir tebessüm oluşmaya başladı. Bunu gece buraya ne zaman bıraktığını bilmiyordum. Çünkü buraya ilk geldiğimde odasının her tarafını, en ufak bir köşesini bile atlamadan, neredeyse gözlerimi dahi kırpmadan incelemiştim ve bu ellerimde tutmakta olduğum rüya kapanının daha önce burada olmadığına yemin edebilirdim.
Belki de ben uyuduktan çok sonra bırakmıştı. Bilemiyordum. Yastığa başımı koyduktan ve üstümdeki tüm o duygu yoğunluğunu atarak Luke'un göğsüne sindikten birkaç dakika sonra uyuyakalmıştım. Kabus görmekten korkacak, bunun üzerinde kafa yoracak kadar zamanım olmamıştı. Ama eğer kabus görseydim bile ilk defa o kadar da büyük bir sorun değildi.
Yanımda onun olmasının verdiği huzur ve güvenle her şeyin üstesinden gelebileceğimi düşünüyordum.
Eskiden böyle şeyleri sevmezdim. Haliyle, inanmazdım da. Ellerimde tuttuğum bu şeyin beni kötü düşlerimden koruyabileceğime inanmak fazla batılılaşmaktan öteye gitmezmiş gibi geliyordu. Şimdiyse eski düşüncelerimden sıyrılmıştım ve bunun hakkında tamamen farklı hissediyordum. Hala kabuslardan korunmamı sağlamaya bir etkisi olacağını düşünmüyordum ama Luke'un bunu düşünüp buraya bırakması bile kemiklerim yok olana dek beni eritiyordu.
"Beğendin mi?"
Sesin geldiği yönü takip edip başımı kaldırdığımda kapı eşiğinde gülümseyerek beni izleyen Luke'la göz göze geldim. Kalp atışlarım mavi gözlerine baktığım anda hızlanmaya başladı. Fakat dün gece hissettiğim o çığırından çıkmış ritimlerden sonra beni bir daha asla ölmek üzereymişim gibi hissettirmeyeceğinden emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terrible Love || hemmings
Fanfiction"İnsanlara bir bak. Çoğu sadece basit birer kelime, sen anlamlı bir şiirken."