Bölüm 18

2.5K 234 99
                                    

"Sen daha yatmadın mı?"

Babamın sesini duymamla birlikte hemen irkildim. Belki uykumun gelmesine birazcık yardımı dokunabilir diye kendime süt ılıtıyordum. Cezvenin içindeki sütü bir kaşık yardımıyla karıştırıp dururken kaşığın cezvenin yüzeyine değdiği andan itibaren çıkardığı şıkırtılı ses, babamın endişeli tonuyla bölündü.

Babama baktıktan sonra tekrar önüme döndüm. Cezvenin iç haznesi yanmasın diye sütü ufak ufak karıştırmaya devam ederken tüm ağırlığımı tek bacağımın üzerine verdim.

"Saat daha dokuz buçuk."

"Ve yarın okul var."

Başımı salladım. Bütün hafta sonum berbat bir şekilde geçmişti desem gerçekten de yeri sayılabilirdi. Anneme şükran günü yemeği için kalan alışverişe, temizliğe yardım etmiştim. Cuma gecesi benim için o akşam olanları düşünmekle geçtiğinden ödevlerimin devamını bitiremeyecek kadar yorgundum. Gözlerimi kapattığımda belki uyumayı başarırdım ama düşünmek için beni zorlayan çok fazla şey vardı.

Ve şimdi yarın okul vardı. Şükran gününü kutlayacağımız perşembe günü de bu haftaydı ve misafirlerimiz bu sefer büyükannem ile büyükbabam değillerdi.

Calum, Melanie, Ashton, Michael ve... Luke'tu. Şükran günü yemeği için babam onları bize devam etmişti. Bütün bu arabayı çarpma, bir gece boyunca kodese tıkılıp kalma ve kendi ailemizin içinde yaşadığımız fırtınalı günlerden sonra hepimize iyi geleceğini düşündüğü bir fırsattı babam için.

Umarım akşamın sonuna doğru ben de babamla aynı fikirde olabilirdim.

Babam ocağın yanında yanıma geldi. Kollarını göğsünde kavuşturmuştu ve uzun saçları arkaya doğru toplanmak yerine açıktı. Üzerinde gri, uzun kollu bir tişört ve evdelik giydiği siyah eşofmanı vardı. Uzun kollu gri tişörtünün yakasında annemin gazabına uğramış çamaşır suyu lekeleri vardı. Benek benek ve ufacık da olsa tişörtteki yerini edinmişti. Kollarını dirseklerine doğru sıvadığı için gençlik zamanından kalma dövmelerini de ortaya çıkartmıştı.

"Şunu içtikten sonra hemen yatarım," dedim ama hâlâ babama bakmıyordum.

Nedeni sanırım kodesten çıkarıldığım sabahta eve girerken kolunu Chloe'nin omzuna attığı ânı bir türlü sindiremiyor olmamdan kaynaklanıyordu. Babamı kuzenimden kıskanıyor olduğum düşüncesi çok aptal ve de çocukça görünüyordu bunun farkındaydım. Ama ben babamı zaten kimseyle paylaşamazdım. Sahip olduğum en güzel insan oydu. Onu nasıl paylaşabilirdim ki? Üstelik Chloe'nin ailemiz hakkında can yakıcı cümlelerini duyduktan sonra.

Babam sanırım düşündüğümden daha fazla şeyin farkındaydı. Ona hangi konuda kırıldığım gibi.

Aldığım cezaları uygulama sürecim boyunca hayatımda büyük değişiklikler olmuştu. Telefonuma gelen bildirimlerin neredeyse hepsini içimdeki zamanla hayal kırıklığına dönüşen beklentilerle kontrol etmek gibi. Daha fazla ders çalışmak, ödevlerimi daha özenli yapmak ve sorumlu tutulduğumuz mini testlerden daha yüksek notlar almaya başlamak gibi. Timmy'nin hamburgercisi ise bana tahmin ettiğimden çok daha fazla deneyim kazanma imkânı sunuyordu. Bunu Ithaca gibi avuç içim kadar olan bir kasaba adına söylemek insanlar için kulağa çok da mantıklı gelmiyordu ama öyleydi. İletişim kurma anlamında kısa bir sürede hatrı sayılır derecede yol kat ettiğimi düşünüyordum.

Annemle aramdaki uzaklığa bir çözüm bulamamıştım henüz.

Sütün kaynadığından emin olduktan sonra ocağın altını kapattım. İçindeki kaşığı sudan geçirip bulaşık makinesine attıktan sonra cezvedeki sütü de kupaya koydum. Birazcık süt arttığı için soru sorarcasına babama döndüm.

Terrible Love || hemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin