Bölüm 11

2.5K 209 187
                                    

Bir an için bile olsa evime hiçbir zaman varamayacakmış gibiydim.

Sabaha karşı beni Ithaca Polis Departmanı'ndan almaya gelen ve hem orada polislerin, Luke ve Jack'in önünde paylayıp hem de evde biraz daha paylamaya devam edeceğinden emin olduğum kişi babamdı.

Polis memurunun bana olan bakışları birkaç saat önce böyle masum durmuyordun ama dercesineydi ve bu adamın önünde böyle sinmek zorunda kaldığım için, o anda içinde bulunduğum durumdan milyonlarca defa reddetmiştim. Babam ilk başlarda Luke'a birazcık tepkiliydi. Bizi başka bir polis memuru aşağıdaki nezarethanelerden yukarıya çıkartmadan önce, bu kavga ettiğim polis memuru babama ne anlatmıştı bilmiyordum. Ancak babam öyle başkasının dolduruluşuna gelecek bir adam değildi, en azından bu konuda içim son derece rahattı.

Belki birazcık geç olacaktı ama bir şekilde beni dinlemeye karar vereceğinden emindim. Üstelik beni almaya tek başına geldiği için de minnettardım. Eğer annem ve Chloe ile birlikte gelselerdi durumum o zaman çok daha içler acısı olurdu.

Luke açıklamaya çalıştığında babam, benimle tek başınayken konuşmayı tercih ettiğini söyleyerek onu durdurdu. Zaten Jack'in de Luke'un omzuna koyduğu elindeki tutuşundan, abisinin de baba-kız arasındaki tartışmaya karışmasını istemediği anlaşılıyordu.

Babam ve Jack, Luke ile benim kefalet ücretlerimizi öderken biz köşede bekliyorduk. Sessizdik. Aşağıdaki soğuk, küf kokulu ve rutubetle yıkanmış duvarların arasında yaptığımız o son sohbetten sonra yine Luke'a ne söylemem gerektiğini bilemediğim bir zamandaydım. O birazcık konuşmaya çabalamıştı. Yeniden üzgün olduğunu, babamla aramın bozulmasını istemediğini, ilk fırsatta bunu düzelteceğini falan söylemişti.

İstemsizce içimden ona inanmak geliyordu. Düzeltmeye çabalayacağından eminmişim gibiydi. Bir yanım Luke için çok farklı şeyler söylüyor olsa da, diğer yanım çok... çok daha farklı şeyler söylüyordu sanki. İki yanım da birbirinin zıttıydı. Ve ben Luke'a baktığım her seferinde ihtiyar bir amca gibi söylenip duran bu iki yanımdan hangisini dinlemem gerektiğini bilmiyordum.

Ona sorun olmadığını söylemiştim. Tabii bu düşüncem babamla olan tartışmamızın büyüklüğüne ve annemden almak üzere olduğum muhtemel cezanın büyüklüğüne göre değişecekti.

Gitmeden önce ona gömleğini geri vermek istemiştim. Tam üzerimden çıkarıyordum ve o da bunu fark etmişti ki, gözlerini sonuna kadar açıp "Onu sakın çıkartmaya bile kalkma," demişti. Hatta biraz azarlar bir tonda konuşmuştu.

Luke'a bu konuda çok fazla ısrar edemedim çünkü babam işini bitirir bitirmez soluğu dibimde alarak yanımıza geldi ve beni oradan sürüklercesine çıkarttı. Luke'a söylemekte olduğum cümlenin daha yarısında bile değildim oysaki.

Arabada ölüm sessizliğine gömülüydük resmen. Birkaç defa babamla konuşmaya çalıştım, bana söylediği tek cümle şuydu:

"Veronica, şimdi değil. Eve gidince."

O zaman gerçekten çok sinirli olduğunu anlamıştım. Çünkü Rory demek yerine, Veronica olarak hitap etmişti ve bu hitap şeklini çok sık duymadığım gibi; duyduğum zamanlarda da babamı gerçekten çileden çıkartmış oluyordum.

Polis departmanından mahallemize kadar uzanmış o yol boyunca gerçekten ölmek istemiştim. Babamla küsmekten, onunla kavga etmekten ya da en ufak bir konuda tartışma yaşayıp aramıza soğukluk girmesinden nefret ediyordum. Alışkın olduğum bir duygu durumu değildi. Annem bana sürekli kızıyordu ya da sürekli tersliyordu ya da, yaptığım her şeye mutlaka takılacak bir kulp buluyordu. Chloe'den bahsetmeme gerek olmadığını düşünüyordum. Şartlar böyleyken o evi bana çekilir kılmayı başarmış tek kişi babamdı.

Terrible Love || hemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin