2. Bölüm - Karma

5.9K 478 128
                                    


"Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim."
Sabahattin Ali


Kendi halinde, küçük bir mahallede büyümüştüm. Dokuz yaşıma kadar annemin binbir türlü lafıyla girerdim eve. Ebe fark etmesin diye saklandığım tekerlek arkaları, boş inşaatların yüksek katları meskenimdi. Bebekler, pembe elbiseler, kloş etekler sıkardı beni, bunaltırdı. Annemin ördüğü renkli bandanaları annem beni camdan izlemeyi bıraktığı an cebime tıkardım. Çünkü kendimi özgür hissetmek isterdim. Dünyada tek kalmak, bilmediğim sokaklarda dolaşmak, normalde girmeye izin alamayacağım bahçelere dalmak en büyük hayalimdi. Kalbim sadece koştuğumda ve annemin bana sinirle geldiğini gördüğümde hızla atardı. Ben bu hissi de severdim. Sanki kanatlanacak ve uçacakmışım gibi gelirdi.

Üzerinde renkli puantiyeli beyaz tişörtümü, lacivert, bol şortumu ve cırtcırtlarını açıp kapamaktan büyük haz duyduğum ayakkabılarımı giydiğim bir gün, kalbim yine sevdiğim şekilde hızlı atmıştı. Adımı camdan bağıran annem değildi nedeni ya da saat altı buçuğu vurduğunda yokuşun başında görünecek babam. Üstelik hızlı da koşmamıştım ama kalbim yavaşlaması mümkün değilmiş gibi hızlı atıyordu. Ben, Deniz Balkır, ilk defa o sokakta aşık olmuştum.

Şimdi yine o sokağın başında elimde bir kiremit parçasıyla kalakalmış hissediyordum. Kalbimin her ritmi boğazımda yankılanıyordu. Koşup eve kaçmak, arkamdan kapıyı sıkıca kapatıp saklanmak istiyordum.

Sanki bir Tim Burton filmindeydim ve resimdeki karakter canlanıp yanıma gelmişti. Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süredir birbirimize bakıyorduk ve bu benim zaman tanımımda bir ömür demekti.

"Tablo." diye mırıldandım konuşmam gerektiğini fark edip. Şu an sapık gibi görünüyor olmalıydım.

Elimi zorlukla kaldırıp arka tarafı gösterdim. "Bir anda görünce... garip geldi." Ben zorlukla yutkunup gülümsemeye çalışırken Eren yüksek perdeden kahkahasıyla beni rahatlattı. Hayır, gülüşü güzel değildi hatta normal bir anda duymuş olsam kulaklarımı kapatma ihtiyacı hissederdim. Ama bana gerekli irkilmeyi yaratmış ve beni şoktan kurtarmıştı. O ise Eren'i hiç umursamamış, aynı ifadeyle bana bakmaya devam ediyordu. Rahatsızca kıpırdanıp elimle saçlarımı arka tarafa attım. Evet Deniz, rahatsız ol tabi. Çocuğa içinden beyitler yazan, methiyeler düzen sen değildin.

"Onur baksana şoka girdi kız." Eren bir kahkaha atınca kavga dürtüme engel olmak için derin bir nefes aldım. Şu iğrenç kahkahalarından sonra da bana sarkmaya devam etmesini umuyordum çünkü artık onu reddetmek daha zevkli olacaktı.

"Görüyorum Eren." diye homurdandı Onur. Ona tekrar baktığımda suratında rahatsız bir ifade olduğunu gördüm. Rahatsız olduğu ben miydim yoksa Eren mi emin olamasam da her şekilde rezil olduğumun farkındaydım. Ama gözleri karşıdaki bir noktaya baktığı için daha rahattım.

Koyu morun ağırlıkta olduğu ekose bir gömlek ve siyah kot pantolon giymişti. Tek eli omzundaki çantanın kayışındaydı ve yüzünde huzursuz bir ifade vardı. Belki canını sıkan bir şey vardı ya da aşk acısı çekiyordu. İkinci seçenek kalbime beklemediğim bir sızı şeklinde yansımış ve beni şaşırtmıştı. Bir insanın sadece resminden ve duruşundan bu kadar etkilenmem aptallıktı. En iyi tabirle ergenlik.

"Gökçe'ye dedim ben buraya asmayalım diye ama..." Eren biten gülüşlerinin ardından söylenmeye başlayınca dikkat üzerimden dağıldığı için sevindim. Ona uyup biraz konuşsam konu daha hızlı değişirdi ve ben de kolayca buradan kaçabilirdim.

EksikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin