18. Bölüm - Nefret

4.2K 371 73
                                    



"Çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz."
Stefan Zweig


Küfretmek, benim için fazla geniş bir eylemdi. Ailenin düzenli olmaya dair tüm genetik mirasını bünyemde toplamış ben küfretmeyi aklıma bile getirmezdim. Sinirlenirsem ruh halime uygun müzik dinlerdim, sinirlendireni üzecek şeyler söylerdim, yumruklarımı sıkar, tırnaklarımı yerdim ama asla küfretmezdim. Alışkın olmadığımdan aklıma bile gelmezdi.

Ancak hayatımda ilk defa küfürün gerçekten de rahatlatan bir şey olduğuna kanaat getirmiştim. Telefon ekranımda gördüğüm yazı sinir hücrelerimi diken diken etmiş, dişlerimi birbirine kenetlemişti.

"Siktir ya!"

Fizikten nefret ediyordum. Okuldan nefret ediyordum. İstanbul'dan nefret ediyordum. İsteyip de sahip olamadığım her şeyin yok olmasını istiyordum. Gözlerim, şaşkın bakışlarıyla beni izleyen adama kaydı.

Tamam... her şeyin değil.

"Kötü bir şey mi oldu?"

Ozan'ın ısrarıyla yılın ilk günü kahvaltıyı hep birlikte dışarıda ediyorduk ama dün gecenin ve bu sabahın tüm mutluluğu iki kelimeyle soğurulmuştu.

"Fizik ödevi sayılmamış."

"Ne?" Onur'un şaşkınlıkla sinir arası tepkisiyle sebepsizce daha da öfkelendim.

"Teslim edilmedi yazıyor."

Elini uzattığında telefonu avucuna bıraktım. Normalde bu temasla kulaklarıma kadar yanacakken şimdi hislerim sinirle kavruluyordu. Aptal adam, ne diye ek süre veriyorum demişti?

"Allah Allah," diye mırıldandı Onur ekrana bakarken kafasını iki yana sallayarak. "Ben konuşup hallederim."

"Sakın."

Gerekirse dersten kalırdım, yine de gidip yalvarmazdım o adama ya da başkasından böyle bir şeyi rica etmezdim. Bir yerden sonra işlere gururum bakıyordu.

"Hallederim diyorum, Deniz."

"İstemiyorum diyorum, Onur."

İmalı kelimelerimiz havada çarpıştığında kaşlarını çatıp çayından bir yudum aldı ve etrafı izlemeye başladı. Sinirliyken çekilmez olduğumu biliyordum ama bu konuda çaresizdim. Değişmek, zahmetli bir eylemdi.

"Daha quizin var, final var. Üzülme."

Yanımda oturan Selin omzumu sıvazlayıp gülümsediğinde kafamı salladım. Bu şekilde geçebilmek için quizden de finalden de yüksek bir not almam gerekiyordu ki bu imkansızdı. Ödevimi bile saymayan adamın dersinden bahsediyorduk.

"Deniz, bak ne diyeceğim. Benim ev arkadaşlarım ailesinin yanında," Nedense suratını buruşturdu. "Akşam bana gel hatta istersen kal. Hem ben tek kalmamış olurum, biraz da kafamızı dağıtırız?"

"Akşama Aslı'ya söz verdim, bana gelecekti." Gözlerini yuvarlayıp ofladı.

"O da gelsin, hem ben de tanışmış olurum?"

Hevesli bakışlarına gülümseyen suratı eklenince hayır denilemeyecek birine dönüşüyordu. Israr konusunda Gökçe ile bir tutmuştum ama alakası bile yoktu. Selin, insanları tatlı diliyle ikna etmeye çalışırken Gökçe, iğreti bir samimiyete eşlik eden kesin sözleriyle konuşuyordu.

"Aslı'ya sormam lazım." Belki Selin'in yanında rahat hissetmezdi, dışarıdan, buz gibi bir görüntüsü olduğu gerçekti.

"He o şey değil mi?" Ozan, Onur'a dönüp kafasını kaşıdı. "Senin sarışın kız?"

EksikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin