"Kimseyi kıramam ben kendimden başka."
İbrahim TenekeciHava mavinin en paslı tonunda geceki yağmurun etkisindeydi. Soğuktan kızaran ellerim Aslı ile oturduğumuz kafede az da olsa normal haline dönmüştü. Tentenin altında biriken tiryakiler girişi duman altına çevirmiş, içeriyi nikotine bulamıştı. Kendimi Tim Burton'ın Gotham City'sine hapsolmuş gibi hissetmeden edemedim. Mavi grinin pusu Burton'ın gotik tarzının yansımasıydı. Kötü ve çirkine dair her şey... Eh, İstanbul'un da oradan pek farkı yoktu. Özellikle dün geceki yağmura Onur'un üstüme sıçrattığı kötü ruh halini ekleyince insanların neden intihar ettiğini daha iyi anlıyordum.
"Ne yani, seni buluşacağınız saatte mi ekti?" Aslı yarı yarıya açılmış ağzıyla ve ona inat kıstığı gözleriyle beni delip geçince omuz silktim. Evet demenin bir anlamı yoktu, zaten cevap da beklemiyordu.
"Pislik," Kısık sesine kattığı nefret tonuna gülümsedim. Dün eve gelince dinleyebildiğim tüm nefret temalı metal şarkıları dinlemiş ve kinimi yarı yarıya kusmuştum ama yaşadığımı yaşayan Aslı olsaydı Onur'un bu kadar kolay kurtulamayacağı aşikardı.
"Neden tamam dedin ki? Bir güzel haşlasaydın." Aslı'nın ses tonu ben sessiz kaldıkça haşinleşiyordu, ben de bir şeyler gevelemeye karar verdim.
"O an bir şey diyemedim. Yanımda da Mete vardı." Gözleri son günlerini yaşayan bir ampulün kısa süreli kıvılcımını yaşadı.
"Mete gelip seninle konuştu. Onur'un can düşmanı Mete. Kıvanç Tatlıtuğ'dan sonra dünya üzerindeki en seksi sarışın Mete." Klasik cümle sonu eslerini yapınca tüm moral bozukluğuma rağmen sırıttım. Aslı'nın sinirinin geçmesini sağlamak kolaydı. Zor olan şey yakışıklı bir erkeğe olan dikkatini dağıtmaktı.
"Onur'un takımındasın sanıyordum?" Kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı Aslı'nın sık sık yaptığı gibi büzdüm. Taklidimi umursamayıp masanın üzerinden bana eğildi.
"Öyleydim. Ta ki o benim güzel gözlü arkadaşımı üzünceye kadar. Artık Mete'nin takımındayım."
Gülümsedim. Aslı benim İstanbul'daki sıralı şanslarımdan biriydi. Moralsiz halimi görüp ne olduğunu sorunca birilerine kendimi açmanın ihtiyacıyla her şeyi anlatmıştım. Ne lafımı bölmüştü ne de soru sormuştu ve ihtiyacım olan tek hissi sağlamıştı, destek. Herkes gibi yakın arkadaş tarafından desteklenmeye ihtiyacım vardı ve Aslı beklentimden daha fazlasını karşılamış, neşemi az da olsa yerine getirmişti.
"Üzüldüğüm falan yok." Kendimce inandırıcı bulduğum yalana burun kıvırdı.
"Üzülmen seni güçsüz yapmaz. Ayrıca bir şeyleri açık etmekten bu kadar korkma,"
Gözlerimi nadir karşılaştığım ciddiyetinden kaçırdım. Küçüklüğümden beri en büyük sorunum buydu; kapalı olmak. Kendi küçük dünyasında yaşayan insanlardandım. Sinirimi ve hüznümü kolayca dışarı vururdum ama artı yüke sahip tüm duyguları içimde yaşardım. Durduk yere annesine 'seni seviyorum' diyenlerden değil de, annesiyle kolayca kavga edenlerdendim. Annem ve ablam bunu babamla olan dargınlığıma yorsa da nedeni kişiliğimdi. Ben iyiye dair ne varsa içimde yaşar, sevgimi sözlerle değil davranışlarla belli ederdim.
"Tamam," deyip kesik bir nefes aldım. "Sanırım hoşlanıyorum." Aslı kendine güvenli duruşuyla sırtını dikleştirdi ve göz kırptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eksik
Teen FictionHayat sizden bir şeyler alır ve sizi eksik bırakır. Büyüdükçe doldurulacak boşluklar çoğalır, oyuklar derinleşir. Yapmanız gereken, doğru kişiyi bulmak ve... tamamlanmak.