"Bana hissettirdiklerini seviyorum,
Sanki her şey mümkünmüş gibi,
Sanki yaşamaya değermiş gibi."
Cahit ZarifoğluHer insanın bir kilit noktası vardır. Eğer bir kişiye bir şeyi yaptırmak istiyorsanız doğru anahtarla o kilidi açmak gerekir. Kendimi tanımayı becerebilmiş biri olarak o anahtarın ne olduğunu biliyordum; inat.
Sabırlı değildim. Bir işin çarçabuk olması için elimden gelen her şeyi yapardım ancak inat edersem farklıydı. Delirecek noktaya da gelsem beklerdim. Ne kadar beklemem gerekirse, ne zaman istediğime ulaşacaksam o kadar beklerdim.
İnadımın hangi boyutta olduğunu ölçmek bu güne kısmet olmuştu. Çok çok fazla inatçıydım ki burada, içim giderek de olsa Burak'ın yanında oturup karşımda bana bakıp duran Onur'un yanına gitmiyordum.
Eskiden olduğu gibi kalabalık bir grupla birlikte oturuyorlardı ve ben yanındaki kimseyi tanımıyordum. Yanına gitmek istiyordum. Arasındaki oturduğu iki kızı da ittirip onu orada çekip almak istiyordum ama yapamazdım. Onur'a koşan taraf olmaktan sıkılmıştım. Onun inadını bırakması için dua etmekten başka çarem yoktu.
"Benim teyzemler de İzmir'de yaşıyor, biliyor musun? Her yaz gider kalırım bir süre."
"Ne güzel. Nerede oturuyorlar?"
Yanındaki kızın masaya anlattığı hikayeye güldü. Bu Onur'un kibar gülüşü değildi, sahiden gülmüştü ama çok komik bulmamış olmalı ki yanaklarında çizgiler belirmemişti.
"Karşıyaka. Bornova'ya uzak oluyor galiba?"
Yanındaki kız bu kez ona dönüp bir şey dediğinde onaylar gibi kafasını salladı ve ayağa kalktı. Bakışlarımız kesişince gözlerimi hemen kaçırdım ama dayanamayıp tekrar baktığımda dudağında ufak bir gülümseme vardı. Önümden geçerken bile bana bakmayıp beklentimi boşa çıkardı ve içecek satın alınan tezgaha ilerledi.
"Çok da uzak değil aslında. Nereden nereye olduğuna bağlı."
"Doğukan ile evleriniz yakın mı?"
Onur'u izlerken bir yandan Burak'la konuşmak zordu. Hem de Burak hiç susmazken.
"Dolmuşla on beş dakikalık mesafemiz var. O sayede bu kadar yakın olduk aslında." Konuşurken Burak'a dönmek zorunda kalsam da tekrar Onur'a baktım çünkü Burak'ın mahallemizin muhtarına kadar olan merakı çok da ilginç bir konuşma yaratmıyordu.
Elinde iki çayla tezgahtan ayrıldığında nefesim boğazıma tıkandı. Kıza çay mı almıştı? Hem de sadece ona.
"Doğukan çok sağlam çocuk. Bizim de aramız baya iyi."
"Öyledir." dedim yalnızca.
Bu iddia saçmalıktan başka bir şey değildi. Eğer bu saçmalığa ortak olmasam Onur o kızla yan yana gelmez, ona çay almazdı. Ama tabi ki kaşınmıştım.
"Ne güzel. Kız ve erkekler her zaman arkadaş kalamayabiliyorlar."
Tüm dikkatimi Burak'a verip bir daha Onur'a bakmamaya söz vererek konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eksik
JugendliteraturHayat sizden bir şeyler alır ve sizi eksik bırakır. Büyüdükçe doldurulacak boşluklar çoğalır, oyuklar derinleşir. Yapmanız gereken, doğru kişiyi bulmak ve... tamamlanmak.