25. Bölüm - Armağan

5.1K 400 246
                                    



"Beni senin gibi bir de annem terketmişti, ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur."
Sunay Akın


Şubat havasının isli kokusunu içime çektim. Artık kendi evimin çevresi kadar tanıdık olan bu muhitte ezbere dolanmayı özlemiştim. Bir aydır uğramadığım sokak hala aynıydı. Ne tabelasındaki tek harfi düşen bakkal benim her seferinde dikkatimi dağıtan detaya aldırmıştı ne de çaprazındaki koca marketteki kalabalıkta bir azalma vardı.

Yaklaşınca hırkamın cebindeki telefonumu çıkarıp cevapsız aramaların en üstündeki isme bastım ve telefonumu götürdüm. Telefon iki kez çaldıktan sonra açıldı.

"Sonunda."

Karşıdan karşıya geçmeden yolu iyice kontrol ederken güldüm.

"İşim vardı, şimdi gördüm aramalarını."

"Unutmuşum ne kadar meşgul olduğunu."

Alaylı sesine gözlerimi devirirdim. Bahçeden girip her zaman aralık olan apartman kapısını olabildiğince sessizce açmaya çalıştım.

"Öyleyimdir. Sen ne yapıyorsun? Evde misin?"

Biraz da tedirginlikle sorduğum soruya onaylayarak cevap verince derin bir nefes vermemek için kendimi zor tuttum.

"Evet. Oyun oynayacağım."

"Ne oynayacaksın?" Merdivenleri acele etmeden çıkmaya başladım.

"FM. Yeni kariyer kuracağım da. Seçeyim mi bir İzmir takımı?"

"Olur. Hangisini seçeceksin?" Bilgisayarın tuşlarına basılma sesiyle birlikte konuştu.

"Hangisini seçeyim?"

"Göztepe?"

"Renkleriyle problemim olmayan bir takım önerirsen sevinirim, Deniz."

Kapının önüne gelince durup gülümsedim ama aceleye etmek istemiyordum. Üstelik konuşmayı böyle bir anda bölmeyi hiç istemiyordum.

"Karşıyaka o zaman."

"Tamam. Şehrinizin küçük takımını üst liglere yükseltmek de bir İstanbullu'ya kaldı ama sen hala laf et buraya."

"Bu gidişle kendi tuttuğun takımı üst lige yükseltmek zorunda kalacaksın."

"Deniz," dedi sesi çocukça ciddileşirken. "Bak kapatırım suratına daha da konuşmam seninle."

Dayanamayıp kahkaha attığımda tüm çabamı ziyan etmemek için panikle ağzımı kapattım.

"Ben, sen doğum gününde teksin diye üzülüp arıyorum, senin şu dediğine bak."

"Acıma bana kadın!" Eski Türk filmi karakterleri gibi çıkışmasına kıkırdadım. Tuşlara basma sesinin arkasından konuşmaya devam etti. "Yanımda bana acıdığın için olacaksan hiç olma."

Yüzünü görme isteğim bastırılamaz boyuta gelince telefonu kapatmaya karar verdim. Onur'u şaşırtmak sık başarabildiğim bir şey değildi. Elime geçen fırsatın tadını olabildiğince çıkarmak istiyordum.

"Tamam sen oyununa bak, kapatıyorum ben şimdi."

"Ne çabuk? Daha yeni aradın."

"Arkadaşıma gideceğim de."

"Ebru'ya mı?" Benimle alakalı küçücük bir detayı bile aklında tutmasına bayılıyordum.

"Hayır. Ukala birine."

EksikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin