11. Bölüm - Hayal Kırıklığı

4.4K 408 83
                                    


"Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum. Yalnız bir yerlerim acıyor. Çok acıyor."
Sabahattin Ali

Karanlık.

Bir kadının sıkılmış sesi.

Aheste birkaç salınım.

Göğsümde çırpınan bir kuş.

Ve bu kuşun tüm görüntülere fon yaptığı cıvıltısı.

Vücudum yorgunluğun her safhasını uzun uzadıya yaşarken kısa boyuma minnettar kalarak rahatça sığdığım koltuğun sırtına doğru döndüm. Başıma saniyede kaç kez indiğini sayamadığım balyoz darbeleri göz kapaklarımı birbirine kenetliyordu. Kaynağını çözemediğim ancak tek yerden olmadığına emin olduğum gürültüye "Sus." diyerek söylendim. Kısık sesim kaygan zemine tutunmaya çalışır gibi boğazımdan aşağı indi ve yutkunarak mide bulantımı az da olsa bastırmaya, tekrar uykuma dönmeye çalıştım.

Kuş cıvıltısına eşlik eden ritim başımın arka tarafındaki noktaya yaptığı saniyelik vuruşlara devam etti. Gözlerimi açmak istemiyordum, bu kanepede sonsuza kadar uyumak dünyanın en güzel fikri gibiydi. Düşünceler yoktu, çelişkilerin sesini kısıktı. Uyku, zihnen en güvenli olduğum yerdi.

"Deniz!"

Doğukan.

Bana duyurmak için yükselttiği sesi kapımı aşındırmaya devam etti. Sesi titriyordu, benden beklemediği bu sorumsuzluk yüzünden aklına kötü şeyler geldiğine emindim. Zaten soğukkanlı biri değildi, panik cana gelse adı Doğukan olurdu.

Uyandığımdan beri göstermekten kaçındığım gayreti o an gösterip kafamı birkaç santim kaldırdım ama enseme saplanan ağrı yüzümü koltuğun yumuşak yüzeyine geri bastırdı. Ağrı, evde benden başka birinin olup olmadığını kontrol ettirecek kadar keskindi. Birinin ensemden tutup beni koltuğa bastırma olasılığı mantık çerçevesinden çok uzakta olduğundan ben de görünmez el klişesine sığındım.

İşi inada bindirip kendimi zorlayarak da olsa doğrulup etrafa bakındım. Bulanık bakış açım birkaç titremeden sonra yerine geldi. Çift gördüğüm her şey lensin göze yavaşça oturması gibi birbiriyle eşleşti. Bacaklarımı koltuktan sarkıtıp dengemi sağlayabileceğimi düşündüğüm ana kadar oturmaya karar verdim.

"Deniz bak duyuyor da açmıyorsan söyleyeyim korkmaya başladım." Kapıya vurulan ardışık yumruklarla taşan sabrım ses tonuma yansıdı.

"Yaşıyorum!"

"Kapıyı aç!"

"Sabret!"

Karşılıklı bağrışımız son bulduğunda iç çekip yüzüme yapışan saçları kenara ittim. Bu hareketimle aldığım pudra kokusu makyajımın artık bir kalıntı haline geldiğini bana hatırlattı. Ah, bir de dün yaşadıklarım ve yaşadığımı bilmediklerim vardı. Dün içmeye başladıktan sonra aklımda kalan şeyler bir evin iskeleti gibiydi. Sinir bozucu bir barmen, başarısızlığın tepe noktasında gezindiğim bir dans ve... boşluk. Güldüğümü hatırlıyordum. Mutlu olduğumu... Ozan'ın ipini elinden bıraktığı gülüşleri netti, Onur'un gülüşleri ise yanında duran sarışın yüzünden eskisi kadar güzel gelmemişti. Hatırlamam gereken bir şey olduğuna emindim, parmağımdaki hayali kırmızı kurdeleyi görür gibiydim.

"Deniz!"

Sıkkın bir şekilde inleyip kalkmaya yeltendiğimde ayağıma çarpan çantayı, gece uyurken ayaklarımdan firar etmiş topuklularımın yanına iteledim. Aksak birkaç adım atıp kapıya zorlukla varabildiğimde esnemek için kendime süre tanıdıktan sonra kapıyı açtım.

EksikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin