26. Bölüm - Değişiklikler

5.7K 436 250
                                    


"Uçmak için kuş olmak gerekmiyor, küçük sevinçler olsun yeter."
Cemal Süreya



Hayat, önce size varlığından haberdar olmadığınız duygular tattıran sonra çok beklersin, diye kahkahalar atan bir umacıydı. Asla uslanmıyordu.

Onur'u karşıma çıkarıp onu tanımamı sağlamıştı. Onur hayatımı ele geçirirken ellerimi bağlamış, onu durdurmama izin vermemişti. Ve şimdi O burada değildi. Yokluğu her bir hücremi sızlatıyordu.

Belki de böylesi daha iyiydi. En azından elimde bir cevap vardı. Beni istemediğini biliyordum. Artık hiç gelmeyecek olanı beklemeye lüzum yoktu. Uykusuz kalmama, hayal kurmama, kurduğum hayallerin olmamasına hayıflanmaya gerek yoktu. Çözmem gereken tek sorun kalbimdeki ince sızıydı. O da elbet geçerdi.

"Ya bunun buradan gelmesi lazım," dedi Ozan, boştaki eliyle alnını kaşırken. "Onur bunu yapar aslında."

"Gerek yok. Hallederim ben." Gözlerini kısıp bana baktı ama bir şey söylemedi. Defterimi önünden çekip yazdıklarını silmeye başladım.

Soru aslında zor değildi ancak ispatını nasıl yapacağımı bilmiyordum. Gördüğüm tek şey iç içe geçmiş sembollerdi. Bu ispatı yapmazsam bir şey kaybetmezdim ama yaparsam vizeden aldığım nota on puan eklenecekti.

Ozan "Onur gelecek birazdan," diyerek üsteledi. Yanıma oturup ne yaptığımı sorduğundan beri konuyu bir şekilde Onur'a bağlıyordu. Cevap vermedim.

"Gerçi sen biliyorsundur geleceğini," Omuz silktim. Bilmiyordum. Bilmek de istemiyordum.

"Bilmiyor musun?" Silgi tozlarını ittirirken kafamı iki yana salladım. "Konuşmadınız mı?"

"Hayır."

Bunun ona gerekli mesajı verdiğini umuyordum. Değil onunla ilgili konuşmak, ismini bile söylemek istemiyordum. Keşke unutabilseydim. Varlığını, varlığının bana kattıklarını, yokluğunun nasıl can sıkıcı olduğunu. Yükü çok fazlaydı.

"Neden?"

"O anlatsın." İç çekti.

"Biz üç kardeşiz," Ona döndüm. Konunun nereye gideceğini bilmiyordum ama gözlerinde samimi bir ifade vardı. Bazen kuzenlerim keşke Ozan gibi olsa diyordum. "Ben iki numarayım. Bir abim var bir de küçük kardeşim. Küçüğü seninle yaşıt," Gülümsedi. "Senin kadar kafası çalışmaz ama iyi çocuktur," Ben de güldüm. "Bundan on sene önce falan bir tane daha kardeşim oldu,"

Kimden bahsettiğini anlamak için kahin olmaya gerek yoktu. Kafamı salladım.

"Onur benden daha zeki. Notları hep daha yüksekti. Belli etmez ama aslında çok çalışır. Belli etmez çünkü önemsediğini belli ederse öldürülecek sanıyor. Bir türlü anlayamadı öyle olmadığını," Bu kez ben iç çektim.

"Hiçbir şeyini sakınmaz benden. Ben de ondan tabii. Evine gidince kendi evim gibi davranırım. Karışmaz. Asıl öyle rahat eder, biliyorum. Geçen gün maça gidecektik. Havayı hesap edemedim, üşüdüm baya. Ondan bir şeyler alayım dedim," Masada olan gözleri bana döndü. "Siyah bir atkı gördüm dolabın köşesinde. Saklamış gibi ama umursamadım. Görünce aldı elimden, başka bir şey bul deyip atkıyı alıp gitti. Bu atkının seninle bir ilgisi olabilir mi?"

Gözlerimi kaçırdım. Atkının benimle ilgisi vardı ama Onur'la bağı asıl sorundu. Asıl böyle umursaması beni üzüyordu. Keşke atkıya verdiği değerin birazını bana verseydi. Keşke yaptığım atkıdan daha önemli olsaydım da daha az üzülseydim.

EksikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin