Bölüm 3

13.6K 1.6K 989
                                    

Jungkook'un Anlatımından

Ağzına sıçayım.

Mutfağa adım atar atmaz ayağıma yapışan şeyle, derin bir nefes verdim. Şuraya bir süpürge tutmak bu kadar mı zordu, anlamıyordum ki.

Ayağımı sağa sola sallayarak yapışan karpuz çekirdeğini düşürmeye çalıştım. Eğilip onu almaya ve çöpe atmaya çok üşeniyordum.

Ayrıca ben düşürmemiştim, neden ben toplayacaktım?

Buzdolabını açarak bulduğum ilk su şişesini kafama diktim. Bunu abim ve babam yapınca kafaları yiyordum ama kendime gelince bardak çıkarmak, sonra suyu ona dökmek ve daha sonra da buzdolabına koymak çok zor geliyordu.

Yarıladığım şişeyi tekrar doldurmadan geri koydum ve dolabın kapağını ayağımla iterek kapattım. 

Bu kız kaçta gelirdi acaba?

Nereden geldiğini bilmiyordum ama hemen burada olmayacağı kesindi. Biraz şehir dışında kalıyordu evimiz, bu yüzden acele etmeden merdivenlere doğru yöneldim.

Kızı kapıyı çalmak zorunda bırakmasam daha iyiydi, belki çekinirdi.

Bahçede bekleyecektim, hem beni görüp evi bulması daha basit olurdu. Gerçi daha önce camımın önüne geldiğine göre, bulmak konusunda çok zorlanacağını sanmıyordum.

Basamağa adımımı atacağım an odamın hali gözlerimin önüne geldi. Çamaşır gününe iki gün vardı ve çoktan kirli tişörtlerim temizlerle karışmış olmalıydı.

Yatağımın üstüne birikmiş tişörtlerin içler acısı halini daha fazla düşünmemeye karar verdim.

Üstümdeki koyu yeşil tişörtün yakasını tutarak burnuma yaklaştırdım. Şanslıydım, kokmuyordu.

Adımlarımı bu sefer kapıya yönelttim, tam kapıyı açacağım sırada vestiyerde gördüğüm anahtarla gözlerimi kapatarak kendime sövdüm.

Mal gibi kapıda kalacaktım az kalsın, abim gelene kadar kapıda yatardım artık.

Anahtarı eşofmanımın cebine atarak, telefonumu kontrol ettim. Herhangi bir bildirim olmadığı için onu da cebime geri koydum. Saat daha erkendi ama biraz bahçede takılmaktan zarar gelmezdi.

Kapı koluna elimi koyduğumda gözlerim ayakkabıma takılmıştı. Üstündeki lekeyi görmek moralimi bozarken sıkıntıyla nefes verdim, iğrençti. Ayakkabıların lekeli olmasından nefret ederdim. Kolu aşağı indirerek kapıyı açtığımda temiz hava yüzüme çarpsa da gözlerim hala o lekedeydi.

Vakit bulduğum ilk anda tüm ayakkabılarımı tekrar elden geçirsem iyi olacaktı.

Kafamı kaldırdım ve adım atmak için hareketlendim, tam o anda vücuduma yayılan hisle ayağımı geri kendime çekerek olduğum yerde kaldım.

Karşımda duruyordu.

Gelmesini beklediğim bir insanın kapının önünde öylece durup, önünde birleştirdiği ellerinden çektiği gözlerini bana dikerek gülümsemesi asıl şok olma nedenim değildi.

Tamamen o, karşımda duran varlığı ve bütünüyle olağan dışı görüntüsü nefesimi tutmama sebep olan şeydi.

Yutkunarak, gözlerimi açıp kapattım. Hala görüntü aynıydı, bembeyaz dişleriyle kocaman gülümseyen kız hala karşımda duruyordu.

O gerçek miydi?

Daha önce onu camdan saniyelik gördüğümde, belirleyici özellikleri dışında hiçbir şeye dikkat edememiştim. Şimdi güneş ışığı yüzüne vuruyorken bembeyaz teni ve grinin daha önce görmediğim kadar güzel tonundaki saçlarıyla bambaşka görünüyordu.

Elyora | JJK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin