sleep

fifty

Gece oluyor ve ışığımı kapatıp yatıyorum. Her zaman yaptığım gibi telefonumla oynamıyorum, uyumaya çalışıyorum. Çünkü bedenim hiç olmadığı kadar yorgun. Aralık penceremden sırtıma vuran rüzgar soğuk.

Bir süre sonra cama vuran bir şeyi duyuyorum. Pencerem her yukarıya kaldırıldığında çıkardığı tok sesi çıkarıyor, ardından kapanıyor tamamen. Ve adım sesleri bana doğru yaklaşıyor.

Yatağımın diğer tarafına ağırlık çöküyor. Senin olduğunu biliyorum hyung, belli ki yeni banyo yapmışsın. Vanilyalı duş jelinin kokusu geliyor burnuma.

Bir süre duruyoruz öylece, gözlerim açık. Ardından yorganın içine girip bana yaklaşıyorsun. Kollarını etrafımdan dolayıp karnımdan tutuyorsun ve beni kendine çekiyorsun. Sırtım göğsüne değiyor. Yüzünü başımın arkasına, saçlarıma gömüyorsun. Nefesini ensemde hissettikçe tüylerim diken diken oluyor.

"O öpücük," diye başlıyorum fısıldayarak. "İçten miydi?"

Önce senden cevap alamıyorum. ardından ılık nefesini enseme üfleyerek boğuk sesinle mırıldanıyorsun: "Evet."

Karnımdaki ellerini birleştiriyorsun ve daha sıkı sarılıyorsun bana. Yüzün hâlâ saçlarımda gömülü, nefesin ensemde. Sırtım inip kalkan göğsüne yapışmış tamamen. Beyaz yorgan omuzlarımıza kadar örtüyor bedenlerimizi.

"İyi geceler Donghyuck," diyorsun, sesin boğuk çıkıyor saçlarımdan dolayı.

"İyi geceler hyung."