Saat kaç emin değilim. Elimde playstation kumandamla oyun oynarken 3'e geliyor olmalı. Ertesi gün okul olması umrumda değil, zaten uyuyamıyorum.
Birden kapım açıldığında ilk baş korkuyorum, fakat kapı açılıp gözüken bedenle korkum azalıyor, yerini öfkeye bırakıyor.
"Burada ne işin var?"
"Ah, ben uyudun sanıyordum."
"Uyusaydım ne yapacaktın? Tanrı aşkına!" Playstation kumandamı yere bırakıp ayağa kalkıyorum.
Karşımdasın hyung. Uzun bir süre sonra ilk defa odamdasın.
"Sadece... sadece..."
"Sadece ne? Bebek gibi kekelemeyi keser misin?"
"Uyumak için gelmiştim."
İlk önce bir şey diyemiyorum. Tüm bedenim, tüm kalbim ve tüm zihnim seni kendime çekip sarılmam için yanıp tutuşurken içimdeki minik öfke tüm benliğimi durduruyor. Çünkü o haklı hyung, öfkem haklı.
"Geç kaldın," diyorum sert bir sesle. "Artık o küçük çocuk değilim."
Cevap vermiyorsun. Onun yerine sadece, öylece, çıkıp gidiyorsun. Sessizce. Tıpkı bir robot gibi, tepkisiz.
Çünkü sen de bir gün bunun olacağını biliyordun hyung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sleep
Fanfictiongözlerimi yumuyorum, burnumda vanilya kokusu. elimi uzatıyorum, ipek gibi saçlar parmaklarımda. ve öpüyorum dudaklarını, yumuşacık dudaklarını. © dububaoziㅣmarkhyuck all rights reserved start: 6.8.18 end: 16.8.18