Kamp yerine girdiğimizde herkes ayrı yerlerdeydi ve Bay Kang başta olmak üzere kimse kaybolduğumuzun farkında değil gibiydi. Tabii Jaemin'in uzaktan bize sırıtarak bakması dışında.
"Uyuyalım."
Sana cevap hakkı tanımadan seni çadıra ittirmeye başlıyorum ve Jaemin'in sinsi bakışlarından kaçıyorum.
"Daha erken değil mi?"
"Saat 11. Bir kere de erken uyusak ölmeyiz inatçı herif."
"Vay canına," diyorsun çadıra girdiğinde. "Götlek heriften inatçı herif olduğuma inanamıyorum."
Çadırın fermuarını sıkıca kapatıyorum ve senin elinde taşıdığın elektrikli gaz lambasını çadırın tepesindeki ipe asıyorum. Ardından soyunmaya başlıyorum.
Hoodiemi çıkarıp çıplak üstümle ve dar pantolonumla karşında duruyor, bakışlarına maruz kalıyorum. Öylece oturmuş bana bakıyorsun.
"Hyung."
Yutkunduğunu görüyorum. "Efendim?"
"Çantam arkanda. İzin verirsen giyineceğim. Kıçım dondu."
"Ah, tamam." Çantamı bana uzattığında sırıtıyorum. Sen de bakışlarını kaçırıp soyunmaya başlıyorsun.
"Önümde iki kere soyunduğuna göre bugün oldukça şanslı günümdeyim," diye mırıldanıyorum.
"Ne?"
"Yok bir şey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sleep
Fanfictiongözlerimi yumuyorum, burnumda vanilya kokusu. elimi uzatıyorum, ipek gibi saçlar parmaklarımda. ve öpüyorum dudaklarını, yumuşacık dudaklarını. © dububaoziㅣmarkhyuck all rights reserved start: 6.8.18 end: 16.8.18