"Alo?"
"Ah, selam Hyuck!"
Gece telefonumun çalmasıyla uyanıyorum. Yanımda yatıyorsun hyung ve sen de uyanıyıp kolumu tutuyorsun. Bir şeyler diyorsun ama telefondan gelen seslerle duyamıyorum sesini.
"Jeno, ne diyorsun tekrar söyle Tanrı aşkına."
"Ben bardayım ve, JAEMIN BİZ NE OLMUŞTUK?!" Bir süre kulağımın zarını patlattıktan sonra bekliyor. Ardından kıkırdıyor. "Ahahaha! Doğru ya, biz sarhoş olmuştuk! Nasıl unuturum?"
"Hangi bardasınız?" Ayağa kalkıyorum hemen, sen de kalkıyorsun hyung ve bana sabırsızlık içinde bakıyorsun.
"Her zamankindeyiz. Tanrım, kusacağım."
Telefon yüzüme kapanıyor, hemen altındaki siyah eşofmanın cebine atıyorum telefonu ve bana merakla bakan sana bakıyorum.
"Niye aramışlar? Saat sabahın 4'ü."
"Gitmem lazım. Gerizekâlı arkadaşım, sarhoş olmuş." Sandalyemin üzerine bıraktığım kırmızı, büyük beden hoodieyi ince, beyaz kazağımın üzerine hızla geçiriyorum. "Sen uyu hyung, bir saate gelirim."
"Saçmalama," diyorsun ve kenardaki telefonunu atıyorsun cebine. "Bana da bir şey ver. Ben de geliyorum."
Sana gri, büyük beden başka bir hoodiemi uzatıyorum. Ardından aşağıdan annemin arabasının anahtarını alıp tekrar odaya yanına geliyorum. Beraber pencereye ilerliyoruz ve ağaca tırmanmaya başlıyoruz.
Sıradan bir günmüş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sleep
Fanfictiongözlerimi yumuyorum, burnumda vanilya kokusu. elimi uzatıyorum, ipek gibi saçlar parmaklarımda. ve öpüyorum dudaklarını, yumuşacık dudaklarını. © dububaoziㅣmarkhyuck all rights reserved start: 6.8.18 end: 16.8.18