Bölüm 61

158 12 24
                                    

Y/N: Multimedyadaki şarkıyı yazdığım yerde dinleyebilirsiniz.

Sumin'in Bakış Açısı

"Neden bana söylemedin Sumin?"

"Ben...bu kadar kızacağını düşünmemiştim."

Jongin kollarını göğsünde bağlayıp sertçe Jimin'e döndü, "Sen biliyor muydun? Benim geleceğimi?"

"Hayır hyung. Kesinlikle bilmiyordum, buraya geldiğimde tahmin ettim sadece."

Jimin konuşana dek yanıma geldiğini fark etmemiştim. Jongin'in yüz ifadesinden, vazgeçmek üzere olduğunu görünce birden panikledim. Bu barışma yemeğini bir şekilde yapmalıydım. Bugün.

İleri atılarak Jongin'i kolundan tuttum, "Bugün..çok hazırlandım. Normalde yemek yapmayı bilmem, Hunji'yi zorla ikna etmiştim bana yardım etmeye..lütfen.."

Eğer biraz olsun yumuşamazsa aegyo yapacaktım. Ama buna gerek kalmadan Jongin derin bir nefes aldı, omuzları düşünce ikna olmasına çok az kaldığını anlamıştım,

"Lütfen? Yemeklerimi beğenmezsen gidebilirsin, yemin ederim tutmayacağım seni." dedim gülümseyerek. Bunun üzerine Jongin başını kaldırıp bana baktı ve gülümsemeye çalıştı,

"Peki."

..........................................

"Hava güzel olduğu için şanslısın." dedi Jimin yanımda otururken. Önce Jongin'e sonra da Jimin'e bakıp gülümsedim,

"Bu sizin şansınız."

İkisi de ne demek istediğimi anlamıştı ama inatla ses çıkarmayıp, benim aracılığımla konuşuyorlardı. Yemeklerin yarısını bitirmemize rağmen direkt olarak birbirleriyle konuşmamaları sinirimi bozuyordu,

"Sizi buraya süs gibi oturun diye çağırmadım." dedim birden elimdeki çubukları masaya bırakıp. İkisinden yine ses çıkmayınca mecburen devam ettim,

"Jongin..Jimin'e..söylemek istediğin bir şey var mı?"

Jimin'le çıktığımızdan hala Jongin'in haberi yoktu, bu yüzden de dikkatli davranmam gerekiyordu. Bunu ona söyleyebilirdim tabii ki ona güveniyordum ama önceliğim ikisinin barışmasıydı.

"Hayır. Yok." dedi Jongin tabağındaki pişmiş sarımsaklarla oynarken.

"Neden? Ben Paris'teyken öyle demiyordun."

Jongin birden kafasını kaldırıp bana baktı. Bu bakışların arkasındaki anlamı önemsemeden Jimin'e döndüm,

"Sen peki? Konuşmak ister misin?"

Jimin de uzanıp pilavının üzerine biraz et aldıktan sonra çekinerek bana baktı, "Ben küçüğüm. Önce Jongin hyung başlasın."

Daha fazla dayanamayıp sinirden güldüm,

"Gerçekten bu kadarı yeter ama. Tamam. Peki. O zaman ben konuşacağım.." dedim ve Jimin'e dönüp fark etmeden elimi koluna koydum, "..Jongin çok üzgün..en azından Paris'teyken böyle söylemişti. Seninle yeniden dost olmak için yanıp tutuşuyormuş ama onu affetmeyeceğinden korkuyor."

O sırada birden masanın üstünde duran elimin acımasıyla irkildim. Dönüp baktığımda Jongin'in, elinde kaşıkla bana vurduğunu fark ettim.

"Hayır. Ben öyle bir şey demedim. Sadece Jimin'in nasıl olduğunu sordum, yıllardır konuşmadığımızı, o yüzden de özlediğimi söyledim." dedi hızlıca.

Dediklerini duyunca içtenlikle gülümsemiştim ama kendi dediklerini sonradan fark eden Jongin ise önce Jimin'e baktı sonra hemen gözlerini kaçırıp tabağındaki tavuğu yemeye başladı.

[✓] no glory «book 2»Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin