ŞANSLAR AYDA SAKLI
《○6. BÖLÜM: FİLMLER○》
Bir his vardı, bir türlü adını koyamadığım ama her hücreme yayılan. Gözlerimi kapattığımda kalbimi hızlandıran, adım attığımda içimi kaplayan ve yok saydığımda en karanlık köşeden ışık yakan. Görmek istemediğim kadar gördüğüm, bilmediğim kadar öğrenmek istediğim bir histi.
Cama yasladığım kafam, sağa sola giderken bakışlarım yolda sabitlenmişti. Ağaçlık bir alandan geçtiğimizi için ayrı bir huzurla dolmuştum. Geri çekildim ve camı indirdim. Akın, sıcak bizi bunaltmasın diye klimayı açmıştı fakat benim bu hareketim, bir şey demeden kapatmaya itmişti onu.
Kafamı biraz camdan dışarı çıkarttım ve gözlerimi kapattım. Sağ kolumu da çıkartıp rüzgârı avcumun içinde tutarcasına elimi araladım, rüzgâr yüzüme çarpıp oradan saçlarımı savururken derin bir nefes aldım. Kafamı hafifçe kaldırdım, böylelikle saçlarım gözümün önüne gelmiyordu.
Birden aklıma esmesi ile belime kadar gelen siyah saçlarımı, omuzlarımın üzerinde kestirmiş; sarıya boyatmıştım. Tam sarı değildi aslında turuncuya daha yakın olsa da aralarda sarılıklar vardı. Benim bu ani kararım tabii ki diğerlerine de patlamıştı. Nesil, kızıla boyamış; Leyla aralara sarı attırıp kısaltmıştı. Naz ise... Naz'dı işte. Ailemle kavga ederim diye geri adım atıp sadece bizi izlemişti.
Hâlâ saçlarıma alışabilmiş değildim ve durmadan uzun saçlarıma arasam da alışacaktım.
Şu, yeni hayat yeni düzen zırvalıklarına girmeyecektim. Çünkü öyle değildi. Tamamıyla kendi ayaklarımın üzerinde durmam için bir simülasyona katılmıştım. Hepsi bu kadar değildi belki ama şu anlık böyleydi.
Oturduğum yerden huzursuzca kıpırdanırken camı kaldırdım ve yeniden klimayı açtım. Dışardaki rüzgâr, havanın sıcaklığını kesinlikle azaltmıyordu.
"Ne kadar kaldı?" dedim, başımı geriye atarak. Bir taraflarım dümdüz olmuştu ve durmadan yol görmekten kusmak üzereydim. Ciddiyim. Araba tutuyordu ve yol boyunca en az beş kere durup midemi yerine oturtmuştum.
"Bir saat." Dehşetle ona döndüm. Bu demek oluyordu ki midem ulaşamadan tekrar ayaklanıp çıkmak için savaş verecekti. "Gece yola çıkmak daha mantıklı, bilgin olsun." dedim, elim mideme giderken.
Yandan bir bakış attı. "Dönüp gece çıkalım?"
Samimiyetsiz bir şekilde güldüm. "Mizah show!"
Akın, tekrardan yola odaklanırken ben de radyoya uzandım. Pardon, telefonumu bağlayıp kendi müzik listemden bir şarkı açtım. Malum ormanın içinden gittiğimiz için değil radyo, telefon bile çekmiyordu. Biraz daha bu yoldan ilerlersek dünyadan çıktığımızı düşünmeye başlayacaktım.
"Allahım, valla öleceğim şimdi!" dedim, tekrardan camı açarken.
Akın, yavaşlayarak müsait bir yerde durdu ve bana doğru döndü. "Hava al, gel." derken arabadan indi. Benim olduğum tarafa geçerek kapıyı açtı. Sakince inerek derin bir nefes aldım. "Bekle, su getireceğim."
Arabanın kaputuna yaslanarak derin derin nefesler alıp verdim. Akın, elinde su şişesi ile gelirken diğer elinde de tuzlu kraker vardı. İkisini de bana uzatmasıyla aldım. Elimizde ne varsa kullanmaya hazırdım. Bu yolu kusmadan bitirmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrin Gölgesinde
ChickLitBir şehir düşünün; bütün bildiğiniz kuralların yok olduğunu. Bambaşka bir dünya, bütün kuralları yıkan ve başkaldırışın sembolü olan Yankı Şehri; hayatının en büyük darbesini yiyen genç kıza yuva olur. Gerçi yuva olan şehrin gölgesindeki bilinmezlik...