23. BÖLÜM: SON ÇABA

3.9K 205 34
                                    

ŞEHRİN GÖLGESİNDE

《○23. BÖLÜM: SON ÇABA○》

Hayatımızdaki insanların değerini tam olarak ne zaman anlıyorduk?

Bana kalırsa hayatımıza aldığımız anda değildi, belli zaman geçmesi gerekiyordu; birçok anı, hatta acı paylaşmamız gerekiyordu. Tanımak değildi bu, bir etkileşim olmadan hayatımıza kimseyi yerleştiremezdik. Bu etkileşimler ise bir bağ oluşmasına neden oluyordu. Aslında her şey çok berrak bir sırayla ilerlese de kimse bunları göremiyordu.

Kim olursa olsun, birisine merhaba, dediği anda ona güvenemezdi. Sadece karşınızdaki kişi kendinden bir şeyler anlatır, bir paylaşımda bulunur ve birazda beden dilinin büyüsünü kullanarak sizi büyüleyebilirdi. Kolaydı bu. Özel bir yetenek de değildi, sadece kullanmayı bilmek önemliydi.

Bir an durup hayatımdaki insanlara, arkadaşlarıma, bir şeyler paylaştığım ve eğlendiğim kişilere baktığımda hepsinde ortak tek bir şey bir arada tutuyordu; anlayış. 

Ne olursa olsun ya da nerede olursak olalım iletişim halinde bile olmasak aylar sonra denk geldiğimizde kimse bunun hesabını gütmüyordu. İçten içe biliyorduk ki imkanımız olsa zaten bir şekilde görüşebilirdik. Hayatlarımız birbirimizden ibaret olmasa bile bağlarımız son derece güçlüydü. 

Biz, birbirimize hapis olmuyorduk; aksine en özgür halimiz oluyorduk.

Karşımda kahkaha atan Leyla, hemen yanında oturan Nesil, yanımda oturan Can ve diğer tarafımda beni kolunun altına almış Talha sayesinde bunu çok iyi biliyordum. Hissediyor, en önemlisi de görüyordum. Bunca zaman düzgün sohbet etme şansımız doğru düzgün olmasa bile bu masada birleştiğimizde samimiyetimiz baki kalıyordu.

Bakışlarım yanımda oturan Can'a kaydı. "Bu sefer gerçekten aşık oldum, diyorsun?" dedim, inanmayan bir şekilde ona bakarken. Kaşlarım havada, yayvan bir şekilde sırıtıyordum.

"Size yalan borcum mu var?" Huysuz şirin edasıyla tek tek bize baktı. 

"Bundan önceki otuz, belki de kırk kız içinde aynısını demiştin ama..."

"Bu sefer farklı!" demesiyle Nesil'in lafı yarım kalsa da hepimiz tekrardan kahkahaya boğulduk. İnanmış gibi yaparken yavaş yavaş başımızı salladık, kesin öyleydi, hepimiz inandık.

Can, bana doğru yaklaşarak kulağıma fısıldadı. "Yemin ederim, fena vuruldum."

Kafamı hafifçe çekerek gözlerine baktım. O sırada diğer üçlü kendi arasında başka bir sohbete dalmıştı. "Ne kadar oldu?" desem de söz konusu Can olduğu için inanmak seçenek dahi değildi. "Oğlum, ben sana inanmıyorum ya!" İsyankar sesime karşılık suratı asıldı.

"Altı ay olacak." demesiyle ağzım beş karış açıldı. "Harbi seviyorum."

"Yuh, rekor." dedim, kendimi tutamadım ve buna karşılık alnıma bir tane geçirdi; e ben de boş durmak yerine bir tane omzuna vurdum. Karşılık almamanın verdiği özgüvenle sırıttım. "Tamam inandım, düğün ne zaman?"

"Ebesinin amı," dedi, hızla geri çekilirken. Kendimi gülmemek için sıkarken ona bakıyordum. Ettiği küfürden ve yüzümde hain gülümseme diğerlerinin bakışlarını üzerimize çekmişti.

Şehrin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin