ŞEHRİN GÖLGESİNDE
《15. BÖLÜM: GİRDAP》
Bazı anlar vardır, ne yapacağını bilemezsin fakat yapmak zorundasındır. İlk adımı atacak cesareti bulamazsın, öylece durur ve olmayan umut ışığını çaresizlik içinde beklersin. O ışık hiç gelmez, yalnızsındır. Hep olduğu gibi.
Hayatımızı değiştirecek kararlar verirken bir işaret beklemek anlamsızdı. Kimse bunun sorumluluğunu almazdı, almak istemezdi. İşin aslı şuydu; gerçekten yanınızda olanlar birer heykelden fazlası değildir. Ve heykeller konuşmaz, süs olarak bir köşede dururlar.
Derin bir nefes alırken karşımdaki apartmana bakıyordum. Buraya gelmeyi kendim istemiştim, bilerek de gelmiştim lâkin yapacaklarım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Korkum ile endişem el ele tutuşmuş etrafında çember kurmuşlardı.
"İstersen burada bekle."
Çağatay'ın sesi ile bakışlarım usulca ona kaydı. Başımı iki yana sallarken içimdeki kararsızlığa rağmen dışarıdan son derece kararlı duruşum güç veriyordu. Bakışlarım net bir şekilde gözlerine kilitlendi. "Ne olacaksa olsun."
Elimi tutarak sıktı. "İçeride olacaklar..."
"Sorun yok." dedim, bomboş bir sesle. "Her şey olabilir, biliyorum. Önemli değil."
Dikkatli bana bakarken sadece gülümsedim. Daha fazla konuşması sadece aramızdaki gerginliği arttırırdı ve bunu bildiği için kafasını sallamakla yetindi.
İkimizde yavaş adımlarla arabadan indik. Tedbirli bakışlarım etrafta dolanırken apartmana girdik, dairenin olduğu kata doğru ilerledik.
Aslında duyacaklarım çok önemliydi. Bir insanın kaderi bir kez çizilmezdi. Duydukları, gördükleri, yaşadıkları hatta başkaların yaşattığı her şey kaderi defalarca bozar ve yeniden inşa ederdi. Sabit bir çizgi üzerinde gittiğinizi sanıyorduk, külliyen yalandı. Öylesine zikzaklı bir yolun esiri olmıştuk ki elimizde olduğunu sandığımız iplerin ucuna dahi dokunamamıştık.
"Alara?"
Gözlerimi açıp kapatarak bulunduğum ana geldim. "Pardon." dedim, derin bir nefes alıp verirken. O an, önünde durduğumuz kapıyla burun buruna geldim. İstemsizce ayaklarım bir adım geriledi. "Gelmişiz."
"Geldik." derken dikkatli bakışları üzerimde gezindi.
Şaşkındı. Görebiliyordum. Her şeye balıklama atlayan, saçma ve gereksiz cesaret gösteren o kız yerini zayıf ve savunmasız bir kıza bırakmıştı. Bu halimi sevmiyordum. İnsanlara bu kadar savunmasız görünmek beni korkutuyordu fakat geçmiş öylesine geçirmişti ki pençesini, bundan kurtulamıyordum.
Birden elim zile uzandı ve hiç düşünmeden çaldım. Ben kendim, hem de Çağatay hazırlıksız yakalamıştık fakat umurumda değildi. Düşündükçe çıkmaz içindeki çıkmazda kayboluyordum. Bu bir girdaptı ve ben boğuluyordum.
Kapı çok geçmeden açıldı. Kahverengi gözlerini bize dikmiş genç bir kız, tepeden topuz yaptığı kahverengi saçlarıyla öylece karşımızda duruyordu. "Buyrun?"
Gülümsemeye çalıştım. "Rahatsız ediyoruz ama bir konu hakkında konuşmak istiyorduk." Kaşları usulca havaya kalktı. Meraklı ve kuşkulu bakışları yüzümde dolanırken bir şey söylemedi. "Bir aile hakkında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrin Gölgesinde
Chick-LitBir şehir düşünün; bütün bildiğiniz kuralların yok olduğunu. Bambaşka bir dünya, bütün kuralları yıkan ve başkaldırışın sembolü olan Yankı Şehri; hayatının en büyük darbesini yiyen genç kıza yuva olur. Gerçi yuva olan şehrin gölgesindeki bilinmezlik...