~
Titrek bir nefes.
"Ne yaptın sen, ne yaptın?!?!"
Tekrarladı defalarca sorduğu soruyu yine, büyük olana.
Elleri titredi.
Küçüğün gözleri öyle korkuyla açılmıştı ki, her an yuvalarından fırlayacak gibiydi.
Büyük olan titreyen ellerine bakıp olayı anlamaya çalışıyordu.
"Ne yaptın lanet olsun?!!" Acı gerçeği kabullenemeyişi büyük olana endişesi içindi.
"Ö-zür dil-erim," Sonunda küçüğüne bir cevap verebildiğinde, onu daha da yıkan sözleri duydu.
"Onu öldürürdün!"
Jungkook gözünden akan yaşlarla dizlerinin üstüne çöktü. "Onu öldürdün.. Yoongi, onu öldürdün.."
Küçüğün elleri çamuru avuçladı. "Ne yaptın?.." Korkudan bayılacakmış gibi hissediyordu. Beyni işlevini çoktan yitirmiş öylece konuşup duruyordu.
Tekrar çimlerin üzerinde yatan, onları kana bulayan cesede baktı. Karnına saplanmış, sapı beyaz sargılı bıçak artık beyaz değildi.
Buram buram ölüm kokuyordu."Bir şey söyle susma sikik herif!" Jungkook büyüğüne bağırdığında o, hâlâ kana bulaşmış ellerindeydi.
Onu dinlemiyordu.Temiz değilim.
Ben bir katilim.
Onu ben öldürdüm.
Jungkook'un babasını ben öldürdüm.
Demin ne yaşandığı hakkkında hiçbir fikri yoktu bile. Oysa buraya piknik yapmaya gelmişlerdi. Bay Jeon, oğlunun yeni arkadaşını tanımak istemişti.Küçük olan onun hâlâ şokta olduğunu gördüğünde ona doğru atıldı. Omuzlarından tutarak sarstı.
"Kalk gidelim kalk!" Transtan çıkan Yoongi korku dolu, yaşlı gözleriyle küçüğüne baktı. "Nereye?"
"Kaçalım, ne yapacağız başka?!"
Yoongi daha demin katlettiği yerdeki adama baktı. "O ne olacak?"
"Bilmiyorum! Gidelim Hyung! Hapse girmek istemiyorum!" Jungkook can havliyle konuşurken Yoongi gözleri açık ölen adama bakıyordu.
Aralıklı dudaklarından akan kan yanağından akıp çimlere damlıyordu.
Babası açıkçası Jungkook'un umrunda değildi. Demin yaşanan her şey Jungkook'un planıydı, suçuydu, ama Jungkook'tan başka kimsenin bunu bilmesine gerek de yoktu, değil mi?
"Ya da..."
Jungkook ellerini büyüğünün omzundan çekti.
Ne babası, ne de Yoongi..
Dizlerinin üstünde doğrularak ayağa kalktı.
"Onu sen öldürdün, ben değil."
Yoongi'nin gözleri acıyla kapandı. İçine binen ağırlık o kadar büyüktü ki, o sıkıntı o kadar boğucuydu ki..
Açamadı gözlerini. Daha demin sevgiyle baktığı surata, iğrenerek bakmak istemedi.Ama şimdi bir şey demezse ölene dek bunun sıkıntısını çekeceğini biliyordu elbette.
"O senin baban," Elleriyle birlikte vücudu titremeye başlayan Yoongi gözlerini daha sıktı.
"Onu senin için öldür-"
"Sen öldürdün. Her koşulda." Tanrı şahitti ki, Yoongi orada, küçüğü de ellerinin arasına almak istedi.
"Ben değil." Jungkook geriledi. Yoongi'nin aksine acımasızca konuşuyordu.
"Sen öldürdün."
"Ben suçsuzum." Vicdanını rahatlatmak isteyerek devam etti.
"Onu sen bıçakladın!"
"Ben masumum!"
Konuşarak gerileyen Jungkook son kez büyüğüne baktı. Yoongi uzun zamandır kapatıp sessizce yaşlarını akıttığı gözlerini açarak Jungkook'a baktı.
"Siktir git Jeon." Tükürürcesine konuştu.
Sadece gitmesini istiyordu. Defolsun ve asla dönmesin.
Jungkook onu dinledi ve arkasını dönerek koşmaya başladı. Sıktığı dişleri, alnında biriken terleri, çatılan kaşları ve korkuyla bakan gözleri..
Hayatta kalmak istiyordu. Güçlü bacakları hızla haraket ederken çimleri ve kimi minik canlıları ezsede, aklında tek bir düşünce vardı; o da katil değil, masum olduğuydu.
Küçük olan büyüğünü orada, kendi babasının cesediyle bıraktı.
Büyük olansa öylece küçüğünün gidişini izledi.
Tanrı, bunu görmüştü, değil mi?
~