~10. Bölüm
"Piercing detayı düşünüyorum, fikirleriniz neler?"
Her kafadan ayrı bir ses çıkarken, Jimin söylenilenleri not almakla meşguldü."Ya da.. File çoraplar, az bir süre önce fazlasıyla öndeydi. Artık baygınlık verse de güzel durduğu inkâr edilemez bir gerçek. Ayrıca, diz üstü çizmeler. Bu ikisini birleştirip, sadece gösteriş amaçlı bir şeye dönüştürebiliriz." Aklında binlerce fikir dolanıyordu Agus'un.
"Hazırlayıp sunacağım. Siz piercing detayı ile ilgili çizimlerinizi hazırlayın. Yarın elimde olsun. Toplantı bitmiştir."
Sandalyesini iterek yerinden kalktığında tanımadığı bir kadınla burun buruna geldi. "Yerime getirdikleri, o çok ismi geçen torpilli kız sen misin yani? Ne bu şaka falan mı?"
"Moruk, seni benim yerime getirdiler şunu belirteyim, bu bir." Kadın daha ilk kelimesinden gardını düşürmüş, şaşkın bakışlarla Agus'a bakmıştı. "Saygı ekleri olmadan benimle bu şekilde konuşamazsın, bu iki," Devam etti.
"Kovuldun, defol şimdi."Kadın öylece bakarken odasına geçmişti bile. "Şaka falan mı derken neyi kast etti bu mal şimdi?!" Odasında uzanan Taesun ona gülerek klimanın önündeki koltukta doğruldu.
"Sen yokken buraya hiç girememek çok berbattı.. Sen şirkete adım atar atmaz buraya koştum!"
Taesun'a cevap vereceği sırada telefonu çalmış, uzanarak masadan almıştı.
'Mini mini Min Yoongi arıyor..'
Adını okuyunca bile sırıtmaya başlamıştı. "Ne o sevgilin mi?"
"Kes sesini." Telefonu kulağına dayadı. "Uyandın mı?... Ah, öğle yemeğini birlikte yiyebiliriz, ben de kahvaltı yapmadım zaten. Çıkıyorum ben o zaman. Taksiyle gelirsin. Tamam, görüşürüz,"
Telefonu kapatır kapatmaz ateş saçan gözlerini Taesun'a çevirdi. O ise koltuktan kalktığı gibi kendini dışarı attı. "Manyak." Kabanını ve çantasını eline aldı.
Özlediği odasında göz gezdirdiğinde, kadının yaptığı değişiklikleri fark edip öfleyerek odasından çıktı.
"Jimin, odama el atar mısın? Mümkünse eline geleni at." Jimin gülümseyip onu onaylayarak odasına geçti.
Şirketten çıkarken bir kaç kişinin geldiği gibi gidiyor dediğini duymuştu ama umursamadı. Yoongi'yi bekletmek istemedi.
Yürürken bir yandan kabanını giyiyor, bir yandan Yoongi'yi arıyordu. Tabii o sırada önünde eğilip selam verenlere başını hafifçe eğerek karşılık veriyordu.
"Yoongi? İndin mi? Geliyorum ben de. Bekle orada." Kapının önünde olduğunu söylemişti. Hızlı adımlarla güvenliği geçerek dışarı çıktı.
Siyah tişört ve yırtık pantolon giyen Yoongi üstüne deri ceket almıştı. "Üşümüyor mu bu salak?" Kendi kendine söylendi.