Selam arkadaşlar. 8. Bölümümüz sizlerle. Tahminleriniz tuttu mu ya da tahminleriniz var mı, istediğiniz gibi olacak mı bilmiyorum o yüzden yorumlarınızı bekliyorum.
Zeynep ne yapmaya çalışıyor Kerem nasıl tepki verecek hepsinin yorumlarını dört gözle bekliyorum. Sonbahar kahvelerimizi alalım multimedyada "ES"enstrümantali var. Müziğimizi açalım bölüme geçelim. Keyifle okuyun.
Pencereden içeri giren rüzgarı soluyup
ciğerlerine çekerken, gözlerini kırpmak istedi, yapamadı. Ağzı açık kalırken şalını tuttuğu elleri gevşeyip yanlara düştü. Beynindeki görüntüler kare kare gözlerinin önüne gelirken bakışlarını Oğuz'dan çekti. Boğaz'ın gri sularındaki flu görüntüler birbiriyle alakasız geçip gidiyordu. Gazete haberleri, o gazeteyi buruşturup attığı, arkadaş ortamında konuşulanlar, duvar sorunu ve sonrası evine geldiğinde olanlar...Kerem Atay'ın kendine bakışı, gülümsemesi... Kendine olan davranışlarının sadece bu kadarını hatırlıyordu. Sonrası Kerem direkt soruna odaklanmış onun üzerine konuşmuştu. Gayet ciddiydi ve öyle bir bakışını hatırlamıyordu. Sonra birden duraksayıp bir ara kendisine uzun uzun baktığını hatırlayınca seyretti o görüntüyü. Kendisi gözlerini kaçırıp tedirgin olmuştu ama... Gözlerini kapatıp başını diğer tarafa çevirdi. Kenan'ın bakışlarını hatırlayınca ikisi arasındaki farkı düşündü... Anlamayınca düşünceleri birbirine dolaştı. Gözlerini açıp Boğaz'ın sularında aynı görüntüye baktığında duraksayıp Oğuz'a döndü.
"Sen ne dedin?"
Oğuz pişman bir ifadeyle gözlerini kaçırıp bir süre başını eğdikten sonra ablasına baktı.
"Kerem Atay'ın seni sevdiğini söyledim. Yalan ya da ortalıkta dolaşan bir söz değil. Gerçek abla. Nasıl duydun diye sorup irdeleme. Ben ufak bir araştırma da yaptım. Aslında araştırma denmez de yani o da bir tesadüf sonucu oldu. Evlenmemesinin tek sebebi de seni sevmesi."
Zeynep bir şok daha yaşarken artık esen rüzgarın keskin soğuğunu hissetmiyordu. Buz gibi olmuş yanakları soğuktan kıpkırmızı olurken yaşadığı ikinci şoktan dolayı şimdi de konuşamaz olmuştu. Oğuz'a tutuk bir halde bakarken kapının açılması ve söylenilen sözlerle unuttuğu kişiyi hatırladı.
"Zeynep Hanım rahatsız ettim ama Nâlan Hanım olmayınca size sormak istedim. Kenan Bey geldiler efendim sizi soruyorlar."
Oğuz öfke dolu gözlerle kalkarken bir yandan söyleniyordu.
"İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. İyi oldu yanına gitmeme gerek kalmadı."
Oğuz yumruklarını sıkıp kapıya giderken Zeynep kendinin bile şaşırdığı âni bir manevrayla kalkıp Oğuz'u kolundan yakaladı.
"Sakın Oğuz! Sakın bir şey yapma."
Oğuz anlamaz ifadesiyle ablasına bakarken dişlerini sıkarak konuştu.
"Ne demek Oğuz bir şey yapma!? O kadar olandan sonra nasıl utanmadan bu eve gelebiliyor? Ben nişanlandım Zeynep yakında evleniyorum mu diyecek? Bu kez seni dinlemeyeceğim abla."
Oğuz sinirle kapıya yöneldiğinde Zeynep tekrar önüne geçti nefes nefese. Sinirden tüm vücudu titrese de konuşmak için kendini zorladı.
"Öfkeyle kalkıp zararla oturmana izin vermem! Benimle evlenecekken başkasıyla evlilik hazırlığı yapan adamdan ne bekliyordun? Tabii ki gelir çünkü onda o utanma yok. Çünkü o şahsiyetsiz biri ve seninle onu karşı karşıya getirmem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonbahar Rüzgarları
DragosteÖlümün mevsimidir sonbahar... Sonbaharda seçeneği yoktur yaprağın, dökülmekten başka. Sararmak, dökülmek, sonrası ölüm... Tıpkı insanın ölümü gibi. Ben de tıpkı o sarı yapraklar gibi meçhule savrulurken rastladım ona. Bu kez önümde seçeneğim vardı...