15 bölümlük hikayemizin 46. bölümüne hoş geldiniz🙄
Geç olsa da uzun bir bölüm getirdim sizlere. Beğenmeniz dileğiyle.
Multimedyada Emre Aydın var. "Çekip gitme."
Sonbahar Rüzgarları kahvelerimiz hazır biliyorum. Müzik de benden. Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifle okuyun🌷
Dolu gözlerini kırpmadan boşluğa bakıyor sadece nefes alıyordu. Zor, sık ve kesik nefesler... Başını yavaşça çevirip Kerem'e baktığında onun yerde sırtüstü yattığını görünce gözlerinden yaşlar ardı ardına süzülmeye başladı. "Kerem' dedi kısık sesiyle ama devamı gelmedi. Boğazında hissettiği kuruluk nefes almasını zorlaştırırken parmaklarını kıpırdatmaya çalıştı. Başını zorla diğer tarafa çevirdi. Rengin, üzerine düşmüş, silah, parmağında takılı kalmış, burnundan akan kan dudaklarını çenesini kapatmıştı tamamen. Kan kokusundan midesi kalkarken, tekrar Kerem'e baktı, onun kıpırdamaya çalıştığını görünce gözyaşları çoğaldı. "Kerem"dedi son gücünü kullanıp ama sesi o kadar az çıkıyordu ki... Kollarını kaldırmaya çalıştı ama olmadı. Babasını düşündü. O da mı ölmeden böyle kendisi gibi olmuştu? Ölen insanların son hallerini yaşamak... Başını çevirdiğinde yerdeki kan gölünü görünce kalbi korkuyla çarpmaya başladı. Takati gittikçe azalırken Rengin'i üzerinden itmek için vücudunu kıpırdatmaya çalıştı ama olmayınca; çaresiz, sessiz, bir feryat savruldu dudaklarından. Ağlıyor, sesini çıkaramıyordu. Başını tekrar çevirip Kerem'e baktı. Son nefesini verirken ona bakmak... Başını kaldırabilse, son kez baksa hayat bulduğu gözlerine... Gözlerini sevdiği adamdan ayırmadan bakarken parmaklarını karnına getirdi. Ağıdı artarken, göğsünün üzerinde yatan Rengin'den dolayı nefesi iyice daralmaya başladı. Sol kolundan can çekildiğini hissederken son gücünü topladı.
"Özür dilerim böyle olsun istemezdim. Se-ni seviyorum Kerem."
Nefesi de bitti sözlerle beraber. Gözleri sevdiği adamın üzerinde, sırtüstü yatıyor, Rengin göğsüne düşmüş yer kan dolu... Kerem, yatıyor gözleri kapalı, ses seda yok... Ona bir şey oldu korkusu ruhunu istila ederken Kerem'in kıpırdanıp gözlerini aralayarak bakmasıyla acıyla gülümsedi. Onun gözleriyle buluşan gözleri hayat bulurken sessiz nefesle birlikte son sözlerini söyledi.
"Se-ni çok sevi-"
Gözleri kapanırken son gördüğü hayat kaynağı, sevgiyle aşkla bakan bir çift gözdü.
***
Hastanenin o dayanılmaz berbat kokusu, koşuşturan insanlar, ağlayanlar, ameliyathane kapısında bekleyenler ve tüm bunların içinde tek güzeli taburcu olanlar...
Ameliyathanenin kapısının önünde bekleyenler... Oğuz, ağlayan annesini teselli ederken içi kan ağlıyordu. Birinin dik durması lazımdı ve o görev de kendisine düşmüştü. Melin, bir köşede sessizce ağlarken; İnci, gözleri şiş, kıpkırmızı olmuş bir halde koşarak Mustafa Bey'in yanına geldi. Mustafa Bey kıpkırmızı olmuş gözlerle medet umarcasına bakıyordu.
"Doktor, abimin tehlikeyi atlattığını söyledi. Ama Zeynep ameliyattan çıkmadı ondan haber yok Mustafa Amca. Ne yapacağımı şaşırdım. Tek abime sevinemiyorum ne konuşacağımı bilmiyorum. Neler oldu bilen de yok. Polisi Zeynep aramış tek bildiğimiz bu."
İnci, susup Oğuz'a ve annesine bakıp yaşlı gözlerle Mustafa Bey'e döndü.
"Mustafa Amca, ya Zeynep'e bir şey olursa, ben dayanamam. Abim yaşayamaz biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonbahar Rüzgarları
RomanceÖlümün mevsimidir sonbahar... Sonbaharda seçeneği yoktur yaprağın, dökülmekten başka. Sararmak, dökülmek, sonrası ölüm... Tıpkı insanın ölümü gibi. Ben de tıpkı o sarı yapraklar gibi meçhule savrulurken rastladım ona. Bu kez önümde seçeneğim vardı...