Multimedyada birkaç zamandır dinlediğim bir şarkı var. Nil İpek GÖZLERİ AŞKA GÜLEN. Ağır dingin bir bölüme iyi gitti diye düşünüyorum. Sizler ne dersiniz?
Şahane kış mevsimine girdik sayılır. Ama biz yine de sonbahar kahvelerimizi alalım müziğimizi açalım. Bölüm sizlerin yorumlarınızı bekliyorum. Keyifle okuyun.🌷
Soğuk yağmur damlaları dünyanın en güzel şehri İstanbul'a sağanak halinde inerken sıcacık arabanın içindeki iki kişi...
Zeynep, baharlık montunu giydiği için pişman olurken soğuk parmaklarını birbirine kenetledi. Arabanın içi o kadar sıcak olmasına rağmen bir türlü ısınamıyordu. Başını çevirmeden karşıya bakıyor yağmur damlalarıyla yarış halinde olan silecekleri izliyordu.
Kerem, yanındaki kıza bir an dönüp baktıktan sonra hafif bir tebessüm ederek tekrar yola döndü. Arabaya bindiğinden beri tek kelime etmeyen nişanlısı...
Nişanlısı...?
Gülen gözleri hüzünlenirken buruk bir ifadeyle kaldı. İstedikleri farklı şekilde sunulurken, ruhu da kalbi de huzursuzdu. Konuşacak bir şeyleri bile yoktu ki... Çünkü ikisi de birbirini tanımıyordu. Kendisi tanımasa da önemli değildi de... Kırmızı ışıkta durduğunda huzursuz bir şekilde gözlerini kapattı. Tekrar açıp karşıya baktığında artık içindeki sıkıntı taşıyor, bedenine ruhuna sığmıyordu. Arabadan çıkıp yağmurun altında saatlerce yürümek yüksek sesle bağırıp içini boşaltmak istiyordu. Sesli bir şekilde yutkunup arabanın camını biraz indirdi yoksa nefes alamayacaktı.
Zeynep soğuğu hissedince dalgın gözlerini kapatıp açarak kendine geldi, kollarını tutarak döndü. Kerem derin derin nefesler alıyor dışarı bakıyordu. Deli gibi yağmur yağıyordu ve buz gibi havaya rağmen camı açıyordu üstelik de kendinin üşüdüğünü bile bile! Sinirden hızla nefes alırken kaşları öfkeyle çatıldı.
"İyi misin?"
Sorduğu sorudan sonra dişlerini sıkıp bir an gözlerini kapattı.
Salak..! Hatta süzme salak!
Camı kapat diyecekti ya, iyi misin de neydi!? Tüm vücudu öfkeden katılaşıp buz gibi olurken çekinerek yanındaki adama baktı. Onun hayret ifadesinin altındaki o yabancı olduğu bakışı görünce tebessüm etmeye çalışsa da başarılı olamadı.
"Şimdi iyiyim. Üşüdün mü?"
Kerem, Zeynep'in kollarını tuttuğunu görünce cevap beklemeden camı kapattı.
"Üşümüştüm" cevabını alınca kendine sinirlenirken huzursuz bir ifadeyle dışarı baktı bir an. Âni verdiği kararla arabayı sağa çekip Zeynep'e döndü.
"Sıcak bir şeyler içelim. Hem içimiz ısınır o zamana kadar da trafik biraz azalır."
Cevap beklemeden dışarı çıkarak kapısını açtı. Zeynep ne olduğunu anlamadan bakarken bir an tereddüt etse de emniyet kemerini çözüp dışarı çıktı. Sağanak yağmurun altında sımsıkı tutulan eline şaşırmadan koşarcasına Kerem'e ayak uydurdu. Başını eğip bir elini de başına koyarak giderken yaşadıklarına da artık şaşırmadığını şaşırıyordu. Biraz ilerideki kafeye girdiler. Yüzünü yalayan sıcaklıkla üşüdüğünü daha da hissederken etrafına baktı. Bu kafeye defalarca gelmişti hem de Kenan'la... Tanıdık birkaç sima görünce ne yapacağını şaşırırken hâlâ elini bırakmayan adama döndü. Kafe çok kalabalıktı ve yer yok gibi görünüyordu. Kerem de kafeye bakıyor yer arıyordu ta ki yanlarına gelen garsonun konuşmaya başlamasına kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonbahar Rüzgarları
Storie d'amoreÖlümün mevsimidir sonbahar... Sonbaharda seçeneği yoktur yaprağın, dökülmekten başka. Sararmak, dökülmek, sonrası ölüm... Tıpkı insanın ölümü gibi. Ben de tıpkı o sarı yapraklar gibi meçhule savrulurken rastladım ona. Bu kez önümde seçeneğim vardı...