11.bölüm《Seninle başım dertte Karadeniz!"》

78.1K 3.5K 248
                                    


Arkadaşlar bu bölümü gerçekten çok zor şartlarda yazdım ve işin gerçeği pek içime sindiği söylenemez. Resmen ilham kaynağım gitmiş gibi hissediyorum. Biraz ara verip aklımı toparlayayım dedim ama pek tatmin olmadığımı bilim isterim. Bazı arkadaşlar soruyor. Senin bölümlerin hazır değil mi diye. Evet hazır ama taslak halinde ve bu kitabı çok önceden yazdığım için bir çok ekşiği var. Mutlaka gözden geçirmem gereken ciddi detaylar! Mesela ben bu kitabı Hopa'da geçen bir hikaye olarak yazmıştım ve radikal bir kararla değişime gittim. Umarım beni anlıyorsunuzdur. Hepinizi çok seviyorum ve lütfen yıldıza bir dokunun olur mu? 😍😚

Hayatın ne getireceğini ne götüreceğini bilemezdi insan!

Tıpkı benim de çürüyen umuduma yeniden ekilen tohumun mucizesiyle birlikte ilk filizlerini veren aşk gibi..

Aşk!

Belki de hayatımda yaşamadığım tek duyguydu ama şuan kelimelere sığrdıramayacağım müthiş bir his olduğunu hissediyordum. Kalbimin gümbürtüsü adeta arşa yükseliyor, yüreğim dile geliyordu. Ne muazzam duyguydu bu! Ne paha biçilemez bir lüks!

Herşeye, herkese meydan okuyabilecek güç verirken diğer yandan korkuyu iliklerine kadar hissetmek gibiydi.

Ya kaybedersem?!

Ya karanlıkta kalan yanım gün yüzüne çıkıp tekrar ayaz ışıklarına mahkum edilirse?!

Ya o kahrolası adam hayatıma karanlık bir gölge gibi yine düşerse? Ya Fırtına'ya birşey yaparsa?!! Düşüncesi bile dehşete kapılmama yetiyordu. Zoraki yutkunurken hemen yanımdaki kocama bakışlarımı çevirdim. Onu sevmek nefes almak gibiydi. Onu sevmek her bedele katlanmak, huzurunu sonsuza denk hissetmek gibiydi.

Büyüdüğüm cehennemden birgün kurtulmayı umut ederek dualar ederken çıkmıştı karşıma. Uzattığı eli hayat suyu kadar şifalıydı. Ve şimdi hayal dahi edemediğim mutluluğu kucaklıyordum. Belki de bugüne değin çektiklerimin mükafatı Fırtına ve ailesiydi. Onları o kadar çok seviyordum ki bu mutlu anın karanlığa hapis olmasını düşünmek dahi istemiyordum. Fırtına içimde kopan kasırgadan habersiz harıl harıl kahvaltı yapıyordu.

Gülümsedim ve yeni bir duanın kapısını araladım.; Allah'ım yalvarırım mutluluğuma gölge düşmesin!

Fırtına hissetmiş gibi bana döndü ne yapacağımı bilemedim. Elim ayağıma dolaşmıştı. O ise çapkın bir tavırla göz kırptı ve küçük bir parça ekmeğe bal sürüp dudaklarımı zorladı. Gülümsemeye çalışırken ağzımda giderek büyüyen lokmayı güç bela yuttum. Memnun bir ifadeyle gülümsedi..

Fırına ile yakınlaşmamızın ardından yine hep beraber bir masanın etrafında toplanmış olmak utanç vericiydi. Hele ki Asiye babaanne ve Rüzgarın imalı bakışlarını üzerimde hissederken kahvaltı yapmak giderek güçleşiyordu.

Fırtına kurnazlık sızan bir bakışla, "Karadeniz, neden yemiyorsun?"diye sordu. Sanki sebebini bilmiyordu. Öfkelendim. "Sana öyle gelmiş!"dedim küskün bir tavırla. Kulağıma doğru usulca eğilerek, "Deniz bence uzatma güzelim. Evli insanlar öpüşebilir öyle değil mi?"diye fısıldadı. Allah biliyor ya kıyabilseydim şuan önümde duran sıcak çayı başından aşağı dökebilirdim. Tabii kıyabilseydim.

Asiye babaanne homurdandı. Fırtına'ya ters ters bakarak,"Ula davara uğraşma kizumla! Senun utanman gerekiyken zavalli kız utaniy!"diye her zaman ki gibi beni koruma altına aldı.

Fırtına pişkin bir ifadeyle ilk önce bana bakıp sırıttı ve daha sonra ilgisini Asiye babaanneye verdi.

"Niye utanacakmışım yaşlı kurt!"Sesi oldukça keyifliydi. "Karım değil mi? İster severim ister öperim. Yaptığımın neresi yanlış!"

kurban olduğum karadeniz (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin