20.bölüm 《O halde, son kez ağlamana izin veriyorum!》

83K 2.7K 539
                                    

zelihazer670

Asiye babaannenin gözleri Fırtına'nın hala havada sıkmaya devam ettiği yumruğuna kaydı ve bastonunu yere vura vura karşımıza dikildi. Fırtına'nın yaralı elini avuçları arasına alırken bir profosör ciddiyetiyle inceliyordu. Bir anda gözlerini bana çevirdi ve, "İşeyecesun!"dedi.

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırırken istediği şeyi düşündüm. Tamam, çişim geldiğinde işerdim de nereye!"

Rüzgar arsız bir kahkaha patlatırken Fırtına huysuzca homurdanıyordu.

"Nasıl, anlamadım babaanne?"

Kaşlarını çattı. "Nasi anlamadun! Gidip bir kap bulacasun sonrada ona işeyecesun işte!"

Rüzgar soluksuz kahkahalarına devam ederken yumruk yaptığı bir elini ağzına dayamış diğer eliyle de karnını tutuyordu. Güçlükle, "Ya.. yenge.. anlasana.. işte! Ha..hani..bizim..bi..bir deyimimiz var.. ya.. yaralı.. pa..parmağa.. iş..işemek gibi!"diye kekeledi.

Gözlerim şokla sonuna kadar açılırken,"Ne!"diye haykırdım. "Saçmalama babaanne ya! Hem Fırtına'nın parmağı değil elinin üstü kesildi."

Fırtına etrafa bakarak bıkkın bir sesle,"Ula hatun, sorun işemen değilde elimin hangi bölgesinin kesilmesi mi yani, eminmisin?"diye sankice soludu.

Fırtına'ya cevap vermeme kalmadı ki Asiye babaanne son noktayı koyar gibi, "İyi ya işte o daha kötüdur, uşağun elinun halina bak! Hadi kizum koş mutfaktan işe yaramayan bi kap bulda, işe artuk!"

Sevdiğim adamın arkasına geçip kolunu kavrarken, mümkün olmayan o isteği asla yerine getirmeyi düşünmüyordum. "Ya olmaz babaanne, ya! Fırtına sende birşey söylesene!"

"Ben ne diyeyim hatun tuttu yine laz damarı!" Fırtına öfkeyle gürledi. Tabi onu da anlıyordum. Kıkırdadım. Kim eline işenmesini isterdi ki?

"Rüzgar koş uşağum sen bi kap getur!"

"Hemen nene. Maksat ağabeyimin iyiliği olsun!"

Evin küçük yaramaz veledi kurnaz bir sırıtmayla odadan çıkarken, bende yürüyüp dolaptan aldığım havluyu Fırtına'nın eline sardım.

"Canın acıyor mu?"

'Cık'layıp yüzünü buruşturdu. Masum bakışlar altında, "Sahi elime işeyecekmisin Karadeniz?"diye fısıldadı.

Kahkaha attım. Sinirlerim bozulmuş olmalıydı. "Başka şansım var mı, ki?"

Sinirle gülümsedi ve dudaklarını dişlerken başını salladı. "Sanırım yok!"

O sıra Rüzgar elinde küçük bir peynir kabıyla odaya girdi.

"Bu olur mu nene?"

"Olur olur. Hadi kizum git, işe."

Rüzgar elindeki kabı bana uzatırken hızını kesmeyen kahkahası ivme kazanmış, huysuz katır gibi yerinde tepiniyordu. Yüzümü buruşturdum.

"Ama benim çişim, yok ki?"

Tabii ki Asiye babaanne de çareler tükenmezdi. Dişlerini sıkarak, "Rüzgar koş uşağum yengene su getur, kaytarmaya çalişiy!"diye çıkıştı. Üzgün bakışlarımı Fırtına'ya çevirdim. Aslında bu benim için bir intikam sayılırdı. O bana kaba kuvvet uygulamıştı değil mi? Görürdü o!  kocam, gözlerini devirip yatağa oturdu. 

"Bana, hiç öyle bakma hatun! Ne diyeceksen muhattabın karşında. Sonuçta senin elin sidikle yıkanmayacak!" Sevdiğim adam küçük bir erkek çocuğu gibi söylenirken, ettiği küfürler yetişkin içerikliydi. "Ula kendi ağzıma sıçayım, ne bok vardı da vurdum elimi aynaya! Bu deyimi çıkaranında, dilden dile dolaştıranında, anasını, bacısı, yedi ceddini, soy ağacını da, gelmişini de geçmişini de.."

kurban olduğum karadeniz (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin