22.bölüm 《Ben acının değil, kalbinin temelli sahibi olmak istiyorum, karadeniz!

76.8K 2.8K 363
                                    

Asiye babaannenin gözleri sinsi bir baykuşun bakışlarını anımsatırken korkuyla yutkundum. Bastonuyla kıçıma vurup, "Hayde geç otur bakalum"diye kızgınca söylendi. Gözlerimi asi mavilerinden kaçırıp yürüdüm ve yatağa oturdum. Bakışlarım yerde dolaşırken ellerimi birbirine geçirmiş kader mahkumları kadar çaresiz bir vaziyetteydim.

Yanıma oturdu. "Anlat bakalum kizum, derdin nedu?"

"Şey.. babaanne, hiç hiç birşey."diye geveledim.

Elini uzatıp her iki elimin üstüne koydu ve ufak ufak vurdu. Düşünceli bir sesle, "Biz senunle dert ortağı değilmiyuk? Niye söylemeysun derduni kizum? Anlat bağa, dök içuni nenesi."deyince, hıçkırdım. Parmaklarımla birlikte boğazım da düğüm düğüm olmuştu sessizce gözyaşlarımı akıtmaya başladım. Kolları ansızın beni sıkıca sararken yalnızlık hissini en derinlere itmiştim bile.

"Yanulmamuşum. Senin böyük bir derdun vardur."

"Babaanne.."dedim çaresiz bir halde. Kollarımı beline sararken başımı göğsüne yasladım. "Yarın gideceğim ben. Sizin için, sizden vazgeçmek zorundayım."

"Uuuyh o da nesi, nenesi?"

Burnumu çekip başımı kaldırdım. Asiye babaannenin gözlerine bakarken ona açıklama yapmak o kadar zordu ki..

"O adam izimi buldu babaanne. Beni sizinle tehdit ediyor.."

"Bi fişku edemez!"diye sözümü kesti. "Oni ataruk bok çukuruna!"

Öfkeyle söylenirken çattığı kaşları arasında o kadar sevimli görünüyordu ki dayanamadım, hüzünle gülümsedim.

"Keşke.. Keşke böyle bir imkanımız olabilseydi babaanne."

"Yok mi sanaysun?" Kaşlarını alayla kaldırırken kendini beğenmiş bir tavırla omuzlarını yükseltti. "O fışki yiyenun uşağı senun ile uğraşurken benim torunumun elleri yemiş toplamay!"

Şaşkınlıkla,"Nasıl?"diye inledim.

"Diyecoğum o ki yavrisi; sen ne biliysan bizum çatara da biliy. Sağa kızgun olduğuni anlamaymusun? Ben onun bakuşundan anlarum. Sen sen ol nenesi kocandan bişey gizlema."Başını ağır ağır sallarken sözlerine devam etti. "Fırtına iyidur, has uşaktur ama tersi da pistur. Bizim Irmağunda kaçacağıni anlamuşti zati. Ama konduramamuşti gardaşuna, oğa güvenmeyi seçmişidi."

Fırtına'nın hal ve hareketlerini düşündüm. Evet bugünden beri bir tuhaflık vardı ama Samet'in beni tehdit ettiğini bilmesine imkan yoktu. Nereden bilebilirdi ki?

"Fırtına'ya söyleyemem babaanne! O adamın şakası yok. Ben sizin başınıza bir şey gelmesine tahammül edemem. Yanarım babaanne, sizin tırnağınız benim yüzümden kırılsa mahvolurum."

İçimi çeke çeke ağlamaya devam ettim. Asiye babaanne sadece saçlarımı okşuyor, hiç birşey söylemiyordu. Ağlamam sessiz iç çekişlere döndüğünde beni yatağa uzandırdı ve dolaptan aldığı geceliği yanıma koyarken, "Benum suyum bitmuş yavrusi, sen giyun da uyu."diyerek alnımdan öptü. Ağır bir yavaşlıkta doğrulup üstümü giyindim. Sonra lavaboya geçtim ve akan makyajımla birlikte yüzümü yıkadım. Öyle berbat görünüyordum ki. Zoraki yutkunabildim. Bir kaç gün öncesine kadar ışık saçan gözlerim solmuş, ölü bir balıktan farksız bakıyordu. Odaya geri döndüm. Bedenim o kadar ağırlaşmış hüzünle doluydu ki, titreyen dudaklarımın arasından kaçan içli hıçkırıklarıma engel olamıyordum. Yürüyüp yatağa oturdum ve tıpkı contası gevşemiş bir muslukların gibi daha kuvvetli bir biçimde hıçkırarak ağlamaya başladım. Gitmek istemiyordum. Sevdiğim adamdan huzur dolu yuvamdan ayrılmak istemiyordum ama şartlar bu isteğimi olumsuz kılarken yapacak birşeyim yoktu. Bana, onları korumak için o zalim adama gitmekten başka bir seçenek sunulmamıştı.

kurban olduğum karadeniz (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin