Chapter 1

8K 203 48
                                    

-Welcome To The Bradford-

Makyajımı tamamladıktan sonra aynadan son kez nasıl göründüğüme baktım. Sarı saçlarımı düzleştirmiştim ve onları salmıştım. Kalçamın yaklaşık dört parmak aşağısında olan pileli eteğimi giymiştim. Üzerine de sıfır kollu siyah atlet tarzında bir üst ve göğüs altında biten ceketimi tercih etmiştim.

Kısacası iyi görünüyordum. Üstümdeki atleti çok az çekiştirerek göğüs çatalımın biraz görünmesini sağladım. Erkeklerin dikkatini çekmeye bayılıyordum.

Aşağı indim ve kapının yanında duran çantamı yerden aldım ve topuklu ayakkabılarımın çıkarttığı sesi dinleyerek beyaz BMW arabama bindim. Gazı kökleyip Bradford Lisesi'nin yolunu tuttum.

Arabamı parkettiğimde yanıma gelen Nichola'ya bir göz gezdirdim. Ah, tam bir moda faciasıydı!

"Günaydın Aniss." dedi iğrenç bir ses tonuyla. Kim oluyordu da benim takma adımı kullanıyordu? Yüzümü buruşturdum. "Anissa." boğazını temizledi. "Anissa, özür dilerim. Sana yeni bir bomba vereceğim hazır mısın?" Okula doğru yürürken arkamdan gelmeye başladı.

"Ruth Deaser, dün gece sevgilisi Jameson Stuart ile birlikte oldu ve rahibeliğe elveda dedi!" Olduğum yerde durup ona baktım. "Ruth... Ruth senin en yakın arkadaşın değil mi?" Ağzını tam birşeyler söylemek için açtığında ben konuşmaya devam ettim. "Ne kadar iğrenç biri olduğunu gösterdin sanırım. İlgilenmiyorum." kahkaha atıp onu ittirdim. Ve yoluma tek başıma devam ettim.

Popüler olmak çok zordu ama güzeldi. Herkesin sizi izlemesi bazen iyi bazende kötü oluyordu. Ama tartışmasız en kötü şey insanların, özellikle kızların, benimle arasını iyi yapmak için böyle dedikodular getiriyordu. Zaten okulda bir olay olduğunda ilk önce benim haberim oluyordu. Bunlara gerek yoktu. İnsanlar en yakın arkadaşlarını popülerlik uğruna satabiliyorlardı işte. Komik olansa benim onlarla en iyi arkadaş olmamı düşünmeleri. Ben zaten en iyi arkadaşlara sahiptim. Gerisine gerek bile yoktu. Cara, Malia, Matthew ve Luke. Onlar benim herşeyimdi. Biz ortaokuldan beri arkadaştık. Ve Bradford bizden sorulurdu.

Malia ve Matthew ortaokuldan beri çıkıyorlardı. Birbirlerini değer veriyorlardı ve çok seviyorlardı.

Luke ise her gecesini başka kızla geçiriyordu. Ona ne kadar Matthew gibi olmasını hayatının aşkını bulup bu huyundan vazgeçmesini söylesemde bana hayatının aşkını bulana kadar böyle devam edeceğim diyordu.

Ve Cara. Genelde onunla daha fazla takılıyorduk çünkü ikimizin de sevgilisi yoktu. Bizde günümüzü barlarda, partilerde gün ediyorduk. Tabi barlara Luke olmadan girmiyorduk. Çünkü bunu kendisi istemiyordu. Başımıza birşey geleceğinden korkup her yere bizimle geliyordu.

Dolabımın yanına geldiğimde şifremi girip kapağını açtım. İçinden tarih kitaplarımı alıp kapağını kapattım. Dolabımın yanında beliren Luke'u görünce çığlık attım. "Aptal! Beni korkuttun." Luke gülüp yanağımdan öptü. "Günaydın prenses! Bugün nasılsınız?" Gözlerimi devirip dolabımı kilitledim. Luke'un kollarının arasına girdim sınıfa ilerlemeye başladık. "Kötüyüm Lukey." Luke yanından geçen kıza göz kırptı ve bana döndü. "Şu kız bugünkü misafirim. Şey, sahi neden kötüsün bebek?" Kitaplarımı elimde daha sıkı kavradım. "Aptal Nichola en yakın arkadaşının sırrını sırf benimle arasını iyi tutmak için söyledi inanabiliyor musun?" omuz silkti. "İnanıyorum. Hepimizin başına geldiğini biliyorsun." Sınıf kapısının önüne geldiğimizde durdum. Çünkü kas yığını Liam kapının önünde duruyordu. Bu çocuğu nasıl David Beckham'a benzetiyorlardı bilmiyordum. "Çekil önümüzden David çakması!" diyip onu göğsünden ittirdim. Gülerek geri çekildi. Tanrım, arkadaşları gibi gerizekalıydı. Sınıfa göz gezdirip en arkaya doğru yürümeye başladım.

Hey, şaka mı bu? Benim yerimde o salağın ne işi vardı. Bakın, benim yerimde. Lanet olsun! Hızlıca masamın önüne gelip durdum. "Zayn," diye söylendim. Sesimi biraz yükseltmiştim. "Sıramda ne yaptığını öğrenmek istiyorum." omuz silkti. "Oturuyorum." tek kaşımı kaldırdım. "Benim sıramda?!" yüzünü ekşitti. "Senin sıran mı? Burda sana ait birşey göremedim ben." kendimi işaret ettim. "İşte şuan görüyorsun." Beni ayaklarımdan başıma doğru alt dudağını ısırarak süzdü. "Ah, görüyorum." Daha sonra kaşlarını kaldırdı. "Bu güzellik uğruna kalksam mı bilemedim." gözlerimi devirdim. İyi ki sınıf bizi dinlemiyordu. Çünkü bu kavgalarımıza alışmışlardı. Herkes işine bakıyordu. Aralarında sohbet ediyordu. "Ben kalkmak istemesem de oğlum kalkıyor Aniss. O yüzden, kalkıyorum tatlım." dedi piç gülümsemesiyle. Önce anlamasamda sonra ima ettiği şeyi anladığımda yüzümü buruşturdum. "Anca kendini becerirsin zaten. Bu arada Anissa." Eliyle saçlarını düzeltti. "Bu okulda altıma girmek isteyen kaç sürtüğüm var biliyorsun." elimi iki yana salladım. "Sana sürtüklerinle mutluluklar." Yanımdan geçerken yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve yan sıraya oturdu. Tam bir salaktı. Ve ondan nefret ediyordum.

Bradford Lisesi'nin iki popüler grubu vardı. Biz ve Zayn'in arkadaşları. Zayn tam bir ukaladır. Ama kabul etmek gerekirse okulun en yakışıklı çocuğu. Bugüne kadar sadece bir tane doğru düzgün ilişkisinin olduğunu hatırlıyorum. O da Luke'un başka bir versiyonuydu. Okulda ona Bradford'un kötü çocuğu deniyordu. Bence hiç alakası bile yoktu.

Yanıma Cara oturuğunda gülümsedim. "Günaydın." heyecanla nefes aldı. "Günaydın Aniss. Okula gelen yakışıklı çocuğu gördün mü?" gözlerimi faltaşı gibi açmıştım. "Hayır. Adı ne? Bugün mü gelmiş?" hızlıca kafasını salladı. "Tanrım o kadar yakışıklı ki, bak söylüyorum Aniss çocuk benim." Güldüm.

"Nefes al Cara. Tamam. Peki... Adı neymiş?" arkasını yaslandı ve bacak bacak üstüne attı. "Fransisco'dan öğreneceğim tabikide." Kaşlarımı kaldırdım. "Nasıl öğreneceğini sormuyorum bile." Sinsice sırıttı ve ayağa kalktı. Fransisco'nun yanına gitti.

Fransisco, Cara'ya deliler gibi aşıktı. Tipsiz denemezdi. Sadece Cara'nın çıkacağı çocuklar gibi değildi. Bacak bacak üstüne atıp Cara'yı izlemeye başladım. Klasik haraketini yapacağına şimdiden yemin ederim. Seslerini duyamıyordum. Fransisco telefonuyla uğraşıyordu. Cara yanına geldiğinde kafasını kaldırıp şaşkınca gülümsedi. Birşeyler konuşuyorlardı. Cara birden baş parmağını Fransisco'nun göğsüne bastırıp aşağı indirdi ve elini tuttu. Ayağa kalkıp sınıftan çıkarlarken, Cara bana bakıp göz kırptı bende yavaşça kahkaha attım. Luke yanıma gelince sola kaydım. Çünkü duvar kenarında oturmayı sevmezdim. Önümden geçerek yanıma oturdu ve kitaplarını masaya attı. "Neye gülüyorsun?" başımı belli belirsiz salladım. "Cara ve Fransisco'ya." Luke da güldü. "Şu yeni gelen çocuğun adı mı?" onu onayladım. "Ona şimdiden acıyorum." dedim. Bay Anderson sınıfa girdiğinde hemen derse başlamıştı. Tarihten nefret ediyorum.

Saçımı düzeltmek için sağa döndüğümde Zayn'in bacaklarıma baktığını gördüm. Tanrım, sapık!!! Bacaklarımı Luke'un tarafına çevirip dersin çabucak bitmesini diledim.

Sınıftan çıkıp dolabıma ilerledim. "Hey, bu akşam ne yapacağız?" dedi Luke. Omuz silktim. "Çok birşey yapmak istemiyorum. Evdeyim." ofladı. "Seni saat 10 gibi evden alacağım. Cara da gelir. Matthew ve Malia çifti Matthew'lerin evinde olacaklarmış. Ah, ne iğrenç." dedi yüzünü buruşturup kafasını salladı. Dolabımın kapağını kapatıp kantine doğru ilerlemeye başladık. "İğrenç değiller Luke. Çok tatlılar." gözlerini devirdi. "Yine aynı konuşmayı yapmak istemiyorum Aniss." güldüm. "İnan ben hiç istemiyorum." Yolumuzu nefes nefese kalmış biri kesmişti. Heyecanı her halinden belliydi.

"Evet Carr, ismi neymiş şu yeni gelen çocuğun?" dedim bıkmış bir şekildi. "Adı Harry, Harry Styles." Dedi kulağımıza yaklaşarak. Kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Havalı bir isim. Mutluluklar bebeğim." Yürümeye devam ettiğimizde Luke kolunu Cara'nın omzuna attı. "Demek sende Malia'yı örnek alıyorsun ha?" Cara, Luke'un karnına bir yumruk attı. "Kapa o lanet çeneni." Sonra hızlıca bana döndü. "Hey, asıl bomba ne biliyor musun?" Ona dönüp devam etmesini bekledim. "Çocuk futbol takımına girmiş." Yüzümü buruşturdum. "Nasıl? Daha yeni gelen bir çocuğu koç nasıl takıma alır?" Omuz silkti. Kantine varmışve masamıza oturmuştuk bile. "Sanırım futbol takımı için koç onu çağırmış." Dudaklarımı büzdüm. "Herneyse. Elini çabuk tut." Kafamı çevirdiğimde Zayn ile göz göze gelmiştik. İkimizde aynı anda kafamızı farklı yönlere çevirmiştik. Bu olaylardan tiksiniyordum. Hele o kişi Zayn olunca. Bilirsiniz, 'Bradford'un kötü çocuğu'

Üçüncü dersten de çıkmıştık ve ben sigara içmek için bahçeye doğru ilerlerken biri sertçe bileğimi tuttu.

"Anissa! Tanrım bunu görmelisin!"

Drugs And Passions // zjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin