(Vante):
Seni görmek istiyorum.Vante'den gelen mesajı okuduktan sonra cevap vermemiştüm. Sürdüğüm ojelerin kurumasını bekliyordum. Tanrım! Yarım saat sonra Tae-Hyung gelip beni evimden alacaktı. İçimde daha önce hissetmediğim bir heyecan vardı. Gereksiz bir heyecan.
(Vante):
Aramama Bilgisayarından cevap ver.Yeni bir mesaj belirdiğinde oflayıp yatağımın üzerindeki dizüstünü dikkatle alıp masaya koymuştum. Bilgisayar açılır açılmaz bir arama sesi gelmişti.
"Neden cevap vermiyorsun?"
Vante her zamanki maskesi yüzünde bana bakarken "oje sürdüm." Demiştim. Bordo ojeleri dağıtmamam gerekiyordu.
"Makyaj mı yaptın?"
Fark etmiş miydi? Vante'nin bu kadar dikkatli oluşu... Can sıkıcı bir şekilde hoşuma gitmişti.
"Aslında çok yapmadım."
Okula giderken sadece kapatıcı ve rimel kullanıyordum. Bazen de şeftani tonlarında ruj sürüyordum. Bu gün her zamankine far ve aydınlatıcı da eklenmişti.
"Bu hazırlığının nedeni Tae-Hyung mu?"
Ah yine mi beni dinlemişti? Dinlememesi şaşırtıcı olurdu.
"Hayır. Kendim için."
Farklılık olsun hikayesi biraz yalandı ama içimden daha güzel görünmek gelmişti.
"Senin bir kere bile yalan söylediğini duymadım. Bu yüzden inanacağım."
Başımı ağır ağır olumlu anlamda sallamıştım. Kendimi yalan söyleyecek bir duruma sokmuyordum. Bu yüzden yalan söylemek için de nedenim olmuyordu.
"Neden teklifini kabul ettin? Tae-Hyung'un?"
Kaşlarımı çatarken bulmuştum kendimi.
"Bence bu kadar çok yaptıklarımı sorgulamamalısın."
Hem neden yardım etmeyecektim ki? Bu gün boştum. Piyano da iyiydim. Söz yazmak ve beste yapmak ilgimi çekiyordu. Yardım etmemek için bir nedenim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the Mysterious Game | taelice¹
FanfictionBir gece yarısıydı, buz gibi bir aralıktı. Üstelik ruhani hisler zihnimi ele geçirmişti. Acizdim ve bir o kadar çaresiz. Kanımda saydam fırtınalar cirit atıyor ve organlarımda depremden enkaza dönmüş bir şehir alev alev yanıyordu.Bir adamın merhamet...