Resim Yiğit
Koşarken bir anda beynime saplanan acıyla durmak zorunda kalmıştım.
" Sen karışma." Fısıltı öyle tizdi ki küçük bir çığlık attım. Dişlerimin arasından küfür dökülürken konsey üyeleri ileride durmuş beni izliyordu. Aramızda fazla bir mesafe olmamasına rağmen bana yaklaşmaktan çekiniyorlardı.Başkan bir adım öne çıkmıştı.
" Kan şimdi sırası değil. Gücünü tam toplayamamışken onu alamazsın. " Kan konsey üyelerinin arkasında durmuş gökyüzüne doğru bakıyordu.
" Bir daha geldiğimde kesinlikle onu alacağım. " esen rüzgar saçlarını dalgalandırırken ona acıyan gözlerle bakmıştım. Geçirdiğimiz onca zamanın bir hiçten fazlası olmasını isterdim.Beni bazen gerçekten sevdiğini düşünürdüm.Kimseye güvenmemem gerektiğini bugün daha iyi anlamıştım.
" Bana öyle bakma turtam.Güçlü değilsen her zaman bir hiçsin." Başını yavaşça öne eğdi. Gözlerinde bunu söylerken bir gurur vardı.
" Belki sen benim için bir hiçten farklıydın. Bu gerçek sen değilsin. " sözler boğazıma takılmış zorla çıkıyordu. Kan kahkahalarla gülmeye başladığında omuzları sarsılıyordu. Bu kahkaha bana ruhsuz , hiçbir şey hissetmeyen birini anımsatıyordu.
" Demin canın cehenneme deyip şimdi bir hiçten farklıydın demen hala içinde bana olan sevgini göz önüne seriyor Turtam. "o konuşurken kendimi kasmayı bırakıp onun yanına doğru yürümeye başladım.
Konsey üyeleri kenarı çekilirken gölgemi kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Işığımı kendi içimde azaltırsam gölgeminde azalacağını tahmin ediyordum. Kan'a yaklaşana kadar bunu başardığımı hissettim.Gölgem tamamen benden ayrılmıştı. Kan yavaşça bana dönüp gülümsedi. Elimi onun çenesine getirip kavrabilmiştim. Ona ışığımdan vererek dokunabildiğimi biliyordum.Güçlerimi tamamen kaybetmemiştim. Ben kristalsem bir parçam buralarda bir yerlerdeydi. İçimdeki ışığı şimdi yavaşça arttırıyordum. Bunu nasıl yaptığımı bilmiyorudum sadece yapmak istediğimde vücudum buna tepki veriyordu. Ve isteklerimi gerçekleştiriyordu.
Ayaklarımın üstünde hafifçe yükselip onun yumuşak ve acımasız dudaklarına uzanıp öpmeye başladım.Onun duygularını anlamak istedim. Kan kollarıyla beni sararken tüm vücudum sarsılıyordu. Birden ona dokunmak için bu fazla gücü kullanmak bu zayıf bedenime ağır gelmişti.Kan beni büyük bir arzuyla öpüyordu. O bir an geri çekilip acıyla bağırdığında onun altı ışık hattı noktasından vücuduna saplanmış bıçakları gördüm.
Arkasındaki Yiğit'e gözüm kaydığında elinde son bir bıçak vardı.Gülümserken " Turtasıymış(!)Kardeşimin kadınını öpüyorsun o burda olsa ne derdi biliyor musun? Ayağımın altına yapışmış gereksiz o sakız gibisin. Yok yok daha güzeli vardı..." Yiğit Kan'la dalga geçerken gülümsemeden edemedim. Aslında yapmayı planladığım şey tam da buydu ve o çoktan yapmıştı. Ama son bir noktası daha vardı. Neden onu saplamadan bekliyordu.
Gözlerimi Yiğit'in duruşuna kaydırdım. Aslında ayakta zar zor duruyordu. Ben enerjimi ne zaman başkası için kullansam o daha kötü oluyordu. Sanırım onu atacak gücü kalmamıştı.
" Bu sefer gitmene izin vereceğim. Benim kardeşim merhametlidir." Yiğit böyle söyledikten sonra diğer konsey üyeleri bize saldırmadan Kan'ı alıp gitmişlerdi. Ögeday ve Çakal Yiğit'e koşup o yere yığılmadan onu hemen tuttular. Bende hızla onun yanına koştuğumda Yiğit'in dudaklarının arasından dökülen sözleri anlamamıştım.
Ögeday ve Çakal onu odasına kadar taşıdılar. Yatağına yatırdıklarında ben Yiğit'in kendi odasına ilk kez girdiğimi fark etmiştim. Duvardaki fotoğraflara göz atarken annesiyle çekildikleri fotoğrafları görünce kadının yüzü net bir şekilde gözümün önüne gelmişti.