Resim Yiğit:)
Karnımı tutarak merdivenlere doğru, vücudumun acı çeken her bölümünü hissederek yürüdüm. Merdivenlerden zorlanarak çıkmaya çalışırken Kan bana yardım etmek için yanıma gelmişti. Elini uzattığında sert bir şekilde eline vurup onu durdurdum.
" Hallederim." Sesim ona karşı buz gibi çıkıyordu. Gözlerim arkamdaki yumruklarını sıkmış bana bakan gerçek bedenime kaydı.
" Onunla ilgilen." Güçsüz bir fısıltıyla söyledim. Sonra kendimi daha çok zorlayıp ağrılarımı ve acılarımı umursamadan yukarıya çıkabilmiştim. Şöminenin başındaki kırmızı koltuğa kendimi bırakıp rahatlamaya çalıştım. Göz kapaklarımı indirdiğimde içimden geçen kan akışının sesini hissediyordum. Sonra beynimin her tarafında yankılan gölgenin tiz sesini duydum.Almira'nın ruhu bedenimden çıktığında her şey daha çok farklılaşmıştı sanki.
" Nerdesin!" Bu ses önceleri beynimin sinirlerine bir bıçak gibi saplansada şimdi benim iç sesimmiş gibi ona alışmıştım. Karanlık bir yere çekilmiştim yine. Gözlerimi açamıyordum. Orada kendimi yürürken bulmuştum. Bedenimin şu an bu kırmızı koltukta oturduğunu biliyordum ama şu an beynimle başka bir yerde varoluyordum. Gölgenin bana yaptığı bir oyundu belki. Etrafımdaki karanlığa bakınıyordum.
" Buradayım!" Sesimi yükselterek onun duymasını istedim. Sesim kademe kademe yayılıyordu boşlukta.
İleriden bir ışık belirdiğinde kolumu kamaşan gözlerime doğru tuttum. Ayak sesleri yaklaştıkça ışığın fazlalığı azalıyordu. Kolumu tamamen indirdiğimde bana doğru yürüyen Yiğit'i görünce şaşırdım. Yüzünde çarpık bir gülüş olsada görüntüsü titreşiyordu. Onun gerçek olmadığını hemen anlamıştım.
" Sana yardım edeceğim." Gölgenin sesi tekrar bir yerlerden gelirken Yiğit yanıma ulaşmış tam karşımda duruyordu.
Gülümsemesi yüzüne yayılırken elini kaldırıp yanağıma koydu. Bana nasıl bu kadar gerçekçi dokunabildiğini anlayamamıştım.
" Sen gerçek değilsin." onun gerçek olduğuna inanamıyordum. Yanağımı okşarken bir adım daha yaklaştı.
" Beni özledin mi?" Ses tonu kesinlikle Yiğit'e ait değildi. Gölgenin benimle oynadığını çok iyi bilirken yine de onu görmek beni rahatlatmıştı.Diğer eliyle elime uzanıp onu yavaşça kavradı.
" Gelmeni bekleyeceğim." Sesi bu sefer Yiğit gibi çıkınca karşımda gerçekten Yiğit olduğunu düşünmüştüm bir an. Bencil ve bir o kadar tatlı bir gülümsemesi vardı. Kalp atışlarım beynimde yankılanıyordu.
" Gel benimle." Yiğit karanlıkta beni sürüklerken ona ayak uydurmaya çalıştım. Gerçek Almira'nın içimden çıkmasına rağmen kalbim yine eskisi gibi çarpmaya devam ediyordu. Neden bu kadar hızlı çarpıyordu?Karanlık bir anda değişti.Rengarenk çiçek tarlasının içinde kendimizi yürürken bulduk. Hafif bir rüzgar tatlı tatlı eserken huzurlu hissetmiştim. Gözlerim Yiğit'in yan profiline kaydı.
Beni bir anda durdurup bana doğru yavaşça döndü. Diğer elimide nazikçe kavrarken " Kokuyu alabiliyor musun?" Hafifçe kaşlarını kaldırıp gülümsedi. Gözlerimi kapatıp kokuyu içime çekmeye çalıştım ama şu an hiçbir koku alamıyordum. Gözlerimi açtığımda nefessiz kalıp yutkundum. Yiğit dudaklarıma yaklaşmış " Hayalden fazlası değil. " diye fısıldadı. Her şey o kadar gerçek gibiydi ki ne olduğunu anlamadığım hoş şeye kaptırmıştım kendimi. Gözlerim onun yüzünde gezerken beni hızla kendisine çekti.Vücutlarımız birbirine çarpıştığında büyük bir elektriklenme hissetmiştim.
" Sence bu bana bakan dudaklara dokunursam cehenneme gider miyim?" dudağının kenarındaki çarpık gülüşe gözüm kaydığında ister istemez dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı.Gülümsememi bastıramıyordum.Yine edebiyat yapıyordu. Kollarımı onun boynuna dolayıp parmak uçlarımı ensesine sürterek ona dokunmaya başladım.Nefes alışverişim tamamen değişmiş heyecandan göğsüm hızla inip kalkıyordu.